Bu oturum için tercihiniz güncellendi. Hesap ayarınızı kalıcı olarak değiştirmek için Hesabım kısmına gidin
Tercih ettiğiniz ülkeyi veya dili istediğiniz zaman Hesabım kısmından güncelleyebileceğinizi hatırlatmak isteriz.
>
Erişilebilirlik Bildirimimizi görüntülemek için tıklayın.
checkoutarrow
TR
Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Yaşlanma Karşıtı

Yaşlanma Karşıtı ne demektir?


Yaşlanma karşıtı stratejilerin amacı, hızlı hücresel yaşlanmaya yol açan altta yatan sorunları çözmek ve zihinsel ve fiziksel gerileme dahil olmak üzere yaşlanma ile ilişkili sağlık durumlarını önlemektir.


Yaşlanmaya neler neden olur?


Pek çok uzman, yaşlanmanın hem programlı hücre ölümünden hem de hücresel hasardan kaynaklandığı konusunda fikir birliğindedir. En son ve en olası olarak ortaya sürülen yaşlanma programı teorisi, telomer kısaltma teorisidir. DNA moleküllerimizin uç kapağı olan telomerler, "yaşlanma saatleridir". Bir vücut hücresi her çoğaldığında, telomer kısalır. Telomer kısaldıkça gen ekspresyonunu daha fazla etkiler. Sonuç olarak hücresel yaşlanma meydana gelir.


Hasar teorileri, serbest radikal ve aşırı glikozilasyon teorilerini içerir. Serbest radikaller çevremizden (güneş ışığı, X-ışınları, radyasyon, kimyasallar), tüketilen yiyecek ve içeceklerden türetilebilir veya kimyasal reaksiyonlar sırasında vücudumuzda üretilebilir. Serbest radikal hasarını önleyen bileşikler "antioksidanlar" veya serbest radikal "çöpçüleri" olarak bilinir.


Glikozilasyon teorisi, proteinler doğru işlev göstermeyi bırakana dek kan şekeri (glikoz) moleküllerinin hücresel proteinlere sürekli eklenmesini içerir. Aşırı glikozilasyon pek çok olumsuz etkiye yol açar: enzimlerin inaktivasyonu, yapısal ve düzenleyici proteinlerin hasar görmesi, bağışıklık fonksiyonunun bozulması ve hücresel işlev bozukluğunun artması.


Yaşlanma karşıtı stratejilerde hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Kardiyovasküler hastalıklar ve kanser yaşam süresinin kısalmasında başlıca etmenler olduğundan bu öldürücülere karşı koruma ile ilişkilendirilen beslenme stratejileri, yaşlanma karşıtı stratejiler için de geçerlidir. Önemli beslenme önerilerini aşağıda bulabilirsiniz.:


  1. "Rengarenk" Meyve ve Sebzeler Tüketin. Meyve ve sebzeler bakımından zengin bir beslenme biçimi, neredeyse her türlü kronik hastalığı önlemede ve yaşlanma süreciyle mücadele etmede en iyi yöntemdir.
  2. Kan Şekeri Kontrolünü Destekleyecek Şekilde Beslenin. Konsantre şekerler, rafine tahıllar ve diğer basit karbonhidrat kaynakları kısa süre içinde kan dolaşımına karışarak kan şekerinin hızla yükselmesine ve aşırı glikozilasyona neden olur.
  3. Et ve Diğer Hayvansal Gıdaların Tüketimini Azaltın. Yüksek miktarda kırmızı veya işlenmiş et alımının ölüm riskini artırdığına, yani insanların daha erken öldüğüne dair kayda değer kanıtlar bulunmaktadır.
  4. Doğru Yağ Türünü Tüketin. Amaç, toplam yağ alımını (özellikle doymuş yağ, trans yağ asitleri ve omega-6 yağlarının alımını) azaltırken omega-3 yağ asitlerinin ve tekli doymamış yağ asitlerinin alımını artırmaktır.
  5. Tuz Alımını Düşük, Potasyum Alımını Yüksek Tutun. İşlenmemiş gıda alımını artırırken işlenmiş gıdaları daha az tüketin.
  6. Gıda Katkı Maddelerinden Kaçının. Gıda katkı maddeleri; koruyucular, yapay tatlandırıcılar ve asitleştiriciler gibi maddeleri içerir.
  7. Her Gün Yeterli Miktarda Su İçin. Su yaşam için elzemdir. Günde en az 1,5 litre (48 ons) kadar su için. Hafif dehidrasyon bile vücut fonksiyonlarını bozar.

Yaşlanma karşıtı strateji için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık Yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


D3 vitamini telomerlerin uzunluğunu artırarak yaşlanmayı yavaşlatır. Obezite, sigara kullanımı ve fiziksel aktivite eksikliği telomer uzunluğunu kısaltabilir ancak araştırmacılar artan D3 vitamini düzeylerinin bu etkilerin üstesinden geldiğini buldular. Dozaj: Günde 2.000-5.000 IU.


Resveratrol siyah üzüm kabuğunda, kırmızı şarapta, kakaoda, tatlandırılmamış çikolatada, bitter çikolatada, yer fıstığında ve dut kabuğunda düşük düzeylerde bulunan flavonoidlere benzer bir bitkisel bileşiktir. Çoğu resveratrol takviyesinde kaynak olarak Japon madımağı (Polygonum cuspidatum) kullanılır. Resveratrol, hücresel yaşam sürelerinin düzenlenmesinde önemli bir rol oynayan sirtuin 1 olarak bilinen bir enzimi aktive eder; ayrıca insülin duyarlılığının artmasını sağlar. Dozaj: Günde bir ila üç kez 500 mg.


PQQ (pirolokinolin kinon) bitkisel gıdalarda bulunan ve beyin ile vücut fonksiyonunda çok çeşitli faydalar gösteren yeni bir vitamin benzeri bileşiktir. CoQ10 ile sinerjik bir etki gösterir ve mitokondrinin (hücrelerimizin enerji üreten bölümleri) fonksiyonu için hayati önem taşır. CoQ10 gibi, PQQ da beyin hücrelerini hasara karşı korur. Hayvan ve insan çalışmalarında hafızayı onarıcı etkileri gösterilmiştir ve antioksidan aktivitesi olağanüstü düzeydedir (C vitamininin yaklaşık 5.000 katı). Dozaj: Günde 10-20 mg.


DHEA'nın (Dehidroepiandrosteron) birincil rolü, cinsiyet hormonları ve kortikosteroidler dahil olmak üzere insan vücudundaki diğer tüm steroid hormonları için bir öncül olmasıdır. DHEA düzeyleri yaşlanmayla birlikte azalma eğiliminde olduğundan DHEA takviyesi, yaşlanma etkilerine karşı bir miktar koruma sağlayabilir. Klinik çalışmalarda DHEA'nın, yaşlılarda hafızayı geliştirme ve zihinsel fonksiyonları iyileştirmeye ek olarak kas gücü ve yağsız vücut kitlesini artırma, bağışıklık fonksiyonunu iyileştirme ve yaşlanan erkeklerde ve kadınlarda yaşam kalitesini iyileştirme konusunda umut vaat ettiği ortaya konmuştur. Dozaj: Günde 15-25 mg.


Melatonin hormon salgılama konusunda biyolojik zamanlayıcısı olarak ve uykunun desteklenmesinde temel rol oynar. Yetersiz uyku ya da kalitesiz uyku, özellikle beyinde yaşlanma sürecini hızlandırır. Dozaj: Yatmadan önce 3-5 mg.


Önerilerin işe yaradığını nasıl anlarım?


C-reaktif protein (CRP) için kan tahlili yaptırın. Bu bileşik, sistemik enflamasyon işaretçisidir. İnsülin hormonuna direnç, obezite, duygusal stres, çevresel toksinler, düşük antioksidan alımı ve artmış serbest radikal maruziyeti (ör. radyasyon, sigara kullanımı vb.) dahil olmak üzere sessiz enflamasyonu tetikleyen pek çok faktör söz konusudur. CRP ölçümü, yaşlanma sürecine dair genel değerlendirme sağlar. Enflamasyonu destekleyen pek çok faktör aynı zamanda erken yaşlanmayı da desteklediğinden yüksek düzeyler, hızlanmış hücresel yaşlanma ile ilişkilendirilir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Mesane Sağlığı

Mesane sağlığı nedir?


Mesanenin işlev ve yapısındaki bozukluklar özellikle kadınlarda son derece yaygındır. İdrar yolu enfeksiyonları bariz bir mesane sorunu olsa da, mesane bozukluğunun diğer nedenlerinden bazıları aşırı aktif mesaneye yol açan mesane tahrişini içerir. Diğer bir sorun, enfeksiyona bağlı olmayan kalıcı bir mesane tahrişi şekli olan kronik interstisyel sistit/ağrılı mesane sendromudur (IC/PBS).


Mesane tahrişinin klasik semptomları arasında idrara çıkma sırasında yanıcı ağrı, artan idrara çıkma sıklığı (özellikle geceleri) ve alt karın ağrısı bulunur.


UYARI: Mesane sorunlarının çoğu ciddi olmasa da doğru şekilde teşhis edilmeniz, tedavi edilmeniz ve izlenmeniz önemlidir. Mesane enfeksiyonunu düşündüren semptomlarınız varsa hemen bir doktora danışın.


Mesane sağlığını neler etkiler?


Mesane enfeksiyonu riskinin artmasıyla pek çok faktör ilişkilidir: Gebelik (iki kat sıklık), menopoz, cinsel ilişki (rahibelerin onda bir oranında görülür), mekanik travma veya tahriş ve belki de en önemlisi, idrar yolunun yapısal anormallikleri serbest idrar akışını bloke eder. Aşırı aktif bir mesane ve interstisyel sistit ile ilgili olarak, bu durumların esas olarak uygun kas kontrolünün kaybından veya mesane astarının kronik tahrişinden kaynaklandığı düşünülmektedir.


Mesane sağlığında hangi beslenme faktörleri önemlidir?


En önemli beslenme önerisi tüketilen sıvı miktarını artırmaktır. İdeal durumda sıvılar saf su, bitki çayı ve en az eşit miktarda su ile seyreltilmiş taze meyve ve sebze suları şeklinde olmalıdır. Mesane enfeksiyonunuz varsa bu miktarın en az yarısı su olmak üzere bu gruptan en az 1,9 litre (64 ons) sıvı tüketmelisiniz. Alkolsüz içecekler, konsantre meyve içecekleri, kahve ve alkollü içecekler gibi sıvılardan da kaçınmalısınız.


Turna yemişi suyu mesane enfeksiyonlarının tedavisinde özellikle faydalıdır. Birkaç klinik çalışma, günde 0,47 litre (16 ons) turna yemişi suyu tüketmenin, aktif mesane enfeksiyonu olan on denekten yaklaşık yedisinde yararlı etkiler sağladığını göstermiştir. Turna yemişi suyu, mesane enfeksiyonlarını önlemede daha da etkili görünmektedir. Turna yemişi suyu, koliformun mesanenin iç yüzeyine yapışma beceresini azaltır. Bakterilerin bulaşabilmesi için öncelikle bu mukoza zarına yapışmaları gerekir. Turna yemişi suyu, yapışmaya müdahale ederek enfeksiyon olasılığını büyük ölçüde azaltır ve vücudun enfeksiyonla savaşmasına yardımcı olur. Yaban mersini suyu, mesane enfeksiyonlarının tedavisinde turna yemişi suyuna uygun bir alternatiftir.


Mesane sağlığı için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Besin Takviyeleri. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Kalsiyum ve magnezyum sitrat. Sitrata bağlı mineraller, mesane tahrişini azaltmak ve semptomları hafifletmek için uzun süredir kullanılmaktadır. Dozaj: Günde üç ila dört kez 125 ila 250 mg kalsiyum/magnezyum sitrat.


Uva ursi (Arctostaphylos uva ursi: ayı üzümü veya yayla turna yemişi) mesane sağlığını desteklemek için en faydalı bitkilerden biridir. Aslında turna yemişi suyundan daha etkilidir. Tekrarlayan mesane enfeksiyonu sıklığı yüksek olan kadınlarda standardize ayı üzümü özü kullanan bir çift kör çalışmada, ayı üzümü özü alan otuz kadından hiçbirinde tekrar durumu görülmedi. Her iki grupta da herhangi bir yan etki bildirilmemiştir. Dozaj: Maksimum fayda için günde üç kez bir bardak su ile 250-500 mg dozunda %10 arbutin içerecek şekilde standardize edilmiş ayı üzümü özleri kullanın.


Turna yemişi konsantreleri veya hap şeklindeki özleri, idrar yolu enfeksiyonlarını önlemede turna yemişinin faydalarından yararlanmanın kolay ve uygun maliyetli bir yolunu sağlar. Dozaj: CranMax ve CranRich gibi saygın markaları kullanın ve dozaj önerilerine uyun.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Daha önce belirtildiği üzere, mesane enfeksiyonunu düşündüren semptomlarınız varsa hemen bir doktora danışın. Semptomlarınız sona erdiğinde programın işe yaradığını öğrenmiş olursunuz.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis ya da tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Tansiyon

Yüksek Tansiyon nedir?


Tansiyon (kan basıncı), kalp her attığında ve atardamarlardan geçen kanı pompaladığında üretilen direnç anlamına gelir. Bu kasılmayla ortaya çıkan basıncın tepe değeri, sistolik basınçtır. Atışlar arasında kalp gevşer ve kan basıncı düşer. En düşük değer, diyastolik basınç olarak adlandırılır. Bir yetişkin için normal tansiyon değeri: 120 (sistolik)/80 (diyastolik). Bu seviyenin üzerindeki değerler kalp krizi ve inme için majör risk faktörüdür. Yüksek tansiyon değerleri aşağıdaki düzeylere ayrılabilir:


  • Pre-hipertansiyon (120-139/80-89)
  • Sınırda (120-160/90-94)
  • Hafif (140-160/95-104)
  • Orta (140-180/105-114)
  • Şiddetli (160+/115+)

Sınırda tansiyon ila orta tansiyon genellikle semptomsuz seyreder. Şiddetli hipertansiyon artmış uyku hâli, kafa karışıklığı, baş ağrısı, bulantı ve kusma ile ilişkilendirilebilir.


Yüksek Tansiyona neler neden olur?


Yüksek tansiyon yaşam stili ve beslenme faktörleriyle yakından ilişkilidir. Yüksek tansiyona neden olabilecek önemli yaşam stili faktörleri şunlardır: Kahve tüketimi, alkol alımı, egzersiz eksikliği, stres ve sigara kullanımı. Önemli beslenme faktörleri şunlardır: Yüksek sodyum-potasyum oranı; düşük lifli, yüksek şekerli beslenme; çok doymuş yağ ve düşük esansiyel yağ asidi alımı; kalsiyum, magnezyum ve C vitamini bakımından yetersiz beslenme.


Yüksek Tansiyonda hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Yüksek tansiyonu olan kişiler için en önemli öneri, ideal kiloya ulaşmaktır. Az miktarlarda kilo vermek bile genellikle tansiyonda anlamlı düzeyde düşüş sağlar. Daha fazla bilgi için Kilo Verme bölümüne bakın.


Yüksek sodyum ve düşük potasyum içerikli beslenme, yüksek tansiyonla ilişkilidir. Sodyum alımını azaltmanın en kolay yolu hazır gıdalardan ve sofra tuzundan uzak durmaktır. Potasyum düzeylerini düşürmenin en iyi yolu ise meyve, sebze, tam tahıl ve baklagil alımını artırmaktır.


Yüksek tansiyonu olan kişilere yönelik özel gıdalar şunları içerir: kereviz; sarımsak ve soğan; kabuklu yemiş ve tohum; soğuk su balığı (ör. somon ve uskumru) veya omega-3 yağ asitleri EPA ve DHA konsantresi içeren balık yağı ürünleri; kalsiyum ve magnezyum içerikleri nedeniyle yeşil sebzeler ve yenilebilir su yosunu; lif içeriği nedeniyle öğütülmüş keten tohumu, tam tahıllar ve baklagiller; brokoli ve narenciye gibi C vitamini bakımından zengin gıdalar.


Yüksek Tansiyon için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Besin Takviyeleri. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık Yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Magnezyum takviyesinin özellikle halihazırda yüksek tansiyon ilacı kullanan hastalarda tansiyonu düşürdüğü gösterilmiştir. Dozaj: Günde üç kez 150-250 mg. En iyi formları magnezyum sitrat, malat, glisinat ve aspartattır.


UYARI: Böbrek hastalığı veya şiddetli kalp hastalığı (ör. yüksek dereceli atriyoventriküler blok) olan kişiler doğrudan hekim tavsiyesi olmadan magnezyum almamalıdır.


Palamut balığından türetilen saflaştırılmış bir küçük peptit (protein) karışımı Bonito Peptides (ör. PeptAce), arteriyel duvarları rahatlatır ve sıvı hacminin azaltılmasına yardımcı olur. Klinik çalışmalar palamut balığından elde edilen bu peptitlerin tansiyon kontrolünü iyileştirmede etkili olduğunu göstermiştir. Bu çalışmalarda tansiyon düşmesi derecesi oldukça anlamlı olmuştur; tipik olarak sistolik değer en az 10 mmHg ve diyastolik değer 7 mmHg düşmüştür. Dozaj: Günde 1.500 mg.


Kereviz Tohumu Ekstresinin de (%85 3-n-bütilftalid [3nB] içerecek şekilde standardize edilmiştir) kan şekeri kontrolünü iyileştirmeye yardımcı olduğu gösterilmiştir. 3nB kerevize özgü bir bileşiktir ve kerevizin kendine has tat ve kokusunu verir. Araştırmacıların kerevizin bazı geleneksel etkilerini (ör. tansiyonu düşürme ve eklem ağrılarını azaltma) açıklamak üzere yürüttüğü çalışmalarda, kerevizin etken bileşeni olduğu keşfedilmiştir. Dozaj: Günde iki kez 75-150 mg.


Koenzim Q10 (CoQ10)), bazı durumlarda tansiyonu düşürmeye yardımcı olabilir. Dozaj: Günde 200-400 mg.


Sarımsak preparatları tansiyonu düşürebilir. Dozaj: Günde en az 4.000 mcg toplam allisin potansiyeli sağlamalıdır.


Önerilerin işe yaradığını nasıl anlarım?


Tansiyonunuzu takip ederek programın işe yarayıp yaramadığını anlarsınız. Beslenme, yaşam stili ve takviye stratejilerinin etki göstermesi genellikle 4-6 hafta sürdüğünden hemen bir sonuç almayı beklememelisiniz. Ayrıca, yüksek tansiyonun hafife alınmaması gerektiğinin altı çizilmelidir. Tansiyonunuzu normal aralıkta tuttuğunuzda hem ömrünüzü uzatmış hem de yaşam kalitenizi iyileştirmiş olacaksınız. Tansiyonu düzgün değerlerde tutmak için özellikle ilaçların yerine doğal önlemleri uyguladığınızda bu sonuçları elde edersiniz. İlaçlar yorgunluk, baş ağrıları ve iktidarsızlık gibi önemli yan etkilere neden olur.


Şiddetli hipertansiyonunuz varsa veya geleneksel yöntemlerle tansiyonunuz 140/105 değerinin altına düşmediyse en uygun ilacı seçmek üzere bir hekimle görüşmeniz gerekecektir. Yukarıdaki beslenme, yaşam tarzı ve takviye önerileri reçeteli yüksek tansiyon ilaçları ile birlikte kullanım için tamamen güvenlidir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Kan Şekeri

Kan Şekeri Kontrolü nedir?
Vücut, kan şekeri (glikoz) düzeylerini dar bir aralıkta tutmaya çalışır. Çok yüksek veya çok düşük kan şekeri düzeyleri ciddi sonuçlar doğurabilir. Kan şekeri kontrolünde anahtar hormonlardan biri insülindir. Yemekten sonra kan şekerindeki artışa yanıt olarak pankreas, glikozun hücrelere girmesine yardımcı olmak için kan dolaşımına insülin salgılar.
Yüksek düzeyde rafine karbonhidrat (şeker) içeren beslenmenin kan şekeri kontrolünü kaybetmede en önemli faktör olduğu yaygın biçimde kabul edilmiştir. Bu tür bir beslenme biçimi, tüm vücuttaki hücrelerin insüline daha az duyarlı hâle gelmesine neden olarak insülin direnci adı verilen bir duruma yol açar.
İnsülin direnci sıklıkla obeziteye ve tip 2 diyabete neden olur. Aynı zamanda kalp hastalığı, Alzheimer hastalığı, kanser ve sarı nokta hastalığı (maküler dejenerasyon) gibi çok çeşitli kronik rahatsızlığın altında yatan majör bir faktördür. İnsülin direncini önlemek için uygun kan şekeri kontrolünü sürdürmek adına her türlü çaba gösterilmelidir.


Kan Şekeri Kontrol Kaybına Ne Neden Olur?
İnsülin direnci abdominal obezite ile yakından bağlantılıdır. Bel çevreniz kalçalarınızdan genişse insülin direncinden muzdarip olma olasılığınız son derece yüksektir. Karındaki yağ hücreleri boyut veya sayıları büyüdükçe insülinin etkisini azaltan, iskelet kasında glikoz kullanımını bozan ve karaciğerin glikoz (kan şekeri) üretimini destekleyen bir dizi biyolojik ürün (ör. resistin) salgılar. Yağ hücrelerinin sayısı ve boyutu arttıkça yağ hücreleri tarafından üretilen yeni bir protein olan adiponektin dahil olmak üzere, insülin etkisini destekleyen bileşiklerin salgılanmasında azalmaya yol açmaları da önemlidir.


Kan Şekeri Kontrolünde Hangi Beslenme Faktörleri Önemlidir?
Kilo kaybı, özellikle vücut yağ yüzdesinde anlamlı bir azalma, pek çok bireyde kan şekeri kontrolünü iyileştirmede temel hedeftir. Rafine şekerler, beyaz un ürünleri ve diğer basit şeker kaynakları hızla kan dolaşımına karışarak kan şekerinde hızlı bir artışa neden olup kan şekeri kontrolünü ciddi şekilde zorladığından bunlardan kaçınmak da önemlidir.
Özellikle çözünür formda besin lifi alımını artırmak çok önemlidir. Çözünür lif, karbonhidratların sindirimini ve emilimini yavaşlatarak kan şekerindeki hızlı yükselmeleri önleyebilir. Bu lifler ayrıca dokuların insüline duyarlılığını artırmakla ve kasların, karaciğerin ve diğer dokuların glikoz alımını iyileştirmekle ve böylece kan şekerinin sürekli yükselmesini önlemekle ilişkilidir.
Özellikle öne çıkan çözünür lif kaynakları baklagiller, yulaf kepeği, kabuklu yemişler, tohumlar, armutlar, elmalar ve çoğu sebzedir. Bakliyat, bezelye ve baklagiller genel olarak tüketmesi nispeten kolay miktarlarda yüksek lif alımı sağlayan en iyi kaynaklar olsa da yeterli miktarda besin lifi almak için büyük miktarlarda sebze tüketilmelidir.


Kan Şekeri Kontrolü İçin Hangi Besin Takviyelerini Almalıyım? Temel Besin Takviyeleri. Yüksek etkili multi-takviye;D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık Yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün. Özellikle yeterli düzeyde, yani günde 200 ila 600 mcg krom alımı önemlidir.

PolyGlycoplex (PGX®), 15 yılı aşkın araştırma ve geliştirme çalışmalarının yanı sıra kapsamlı klinik öncesi çalışmalar ve klinik araştırmalarla desteklenen, devrim niteliğinde bir besin lifi matrisidir. PGX %100 doğaldır, bağımlılık yapmaz ve tüketim için güvenlidir. Üstelik hiçbir ciddi yan etkisi yoktur. Ayrıntılı klinik çalışmalar, PGX'in aşağıdaki faydaları sağladığını göstermiştir:


  • İştahı azaltır ve etkili kilo vermeyi destekler
  • Kan şekeri kontrolünü stabilize eder
  • İnsülin duyarlılığını artırır
  • Herhangi bir yiyecek, içecek veya öğünün glisemik indeksini %35-%50 oranında azaltır.
  • Kan kolesterolünü ve trigliseritleri düşürür

Granül ve kapsül gibi çeşitli biçimlerde sunulan PGX, tokluk verici veya öğün ikamesi olarak içecek karışımlarında da bulunur. Dozaj: Yemeklerden önce 2,5 ila 5 gram.

Aşağıdakilerden birini seçin:


  • Dut yaprağı ekstre kan şekeri kontrolünü sürdürme ve kilo vermeyi desteklemede yardımcı olabileceği ortaya konmuştur. Dozaj: genel olarak günde 3000 mg kurutulmuş dut yaprağına eşdeğer. 10:1 ekstre için dozaj, yemeklerden önce günde üç kez 100 mg değerindedir.
  • Berberin, klinik çalışmalarda kan şekeri kontrolü konusunda anlamlı pozitif etkiler ürettiği gösterilmiş olan kadıntuzluğundan elde edilen bir alkaloiddir. Dozaj: Günde üç kez 500 mg.
  • Glucose Balance Dr. Michael Lyon ile birlikte geliştirdiğimiz bitkisel bir formüldür ve uygun kan şekeri desteğinin sağlanmasında yardımcı olan bitkisel ekstrelerin kombinasyonundan oluşur. Dozaj: günde iki kez iki tablet.

Alfa-lipoik asit enerji metabolizmasında rol oynayan vitamin benzeri bir bileşik olup kan şekeri kontrolünü desteklemeye yardımcı olur ve uygun sinir fonksiyonunun korunmasında kritik önem taşır. Kan şekeri kontrolü zayıf olan kişiler için değerli bir besin desteği sağlar. Dozaj: Günde 200-400 mg.


Üzüm çekirdeği, çam kabuğu veya yeşil çay ekstresi (veya diğer flavonoid bakımından zengin uygun ekstreler) kan şekeri kontrolünün kaybından kaynaklanan hasara karşı koruma için önemli antioksidan desteği sağlar. Dozaj: Günde 150-300 mg.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?
Kan şekeri kontrolünüz zayıfsa kan şekerini izlemek önemlidir. Evde glikoz izleme kitlerinin bulunması, kan şekeri düzeylerini izlemeyi geçmişte olduğundan daha kolay hale getiriyor. Bir başka önemli gelişme de, kan şekeri düzeylerinin uzun bir süre boyunca izlenmesini sağlayan kandaki glikozile hemoglobin (HgbA1c) düzeyinin ölçülmesidir. Evde glikoz izlemede veya HgbA1c düzeyi ile kaydedilen kan şekeri kontrolünde bir iyileşme varsa programın işe yarayıp yaramadığını anlayabilirsiniz.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Kemik Sağlığı

Kemik sağlığı nedir?


Kemik sağlığı ile ilgili en büyük endişe, kelime olarak "süngerimsi (gözenekli) kemik" anlamını taşıyan osteoporozun önüne geçmektir. Osteoporoz, kemiğin hem mineralli (inorganik) hem de mineralli olmayan (temel olarak proteinden oluşan organik matris) bileşenlerini içerir. Kemik, yetişkinlerde bile sürekli parçalanıp yeniden inşa edilen dinamik ve canlı bir dokudur. Kemik sağlığını belirlemenin en iyi yöntemi, kemik yoğunluğunu ölçen bir teknik olan dual enerji X ışını absorbsiyometridir (DEXA).


Kemik sağlığına etki eden faktörler nelerdir?


Normal kemik metabolizması çok sayıda beslenme, yaşam stili ve hormon faktörünün karmaşık etkileşimine dayanır. Pek çok beslenme faktörünün osteoporoza neden olduğu öne sürülmüştür. Düşük kalsiyum-yüksek fosfor alımı, yüksek proteinli beslenme, yüksek asit-kül diyeti, yüksek tuz alımı ve iz mineral eksiklikleri bunlardan yalnızca birkaçıdır. Yetersiz kemik sağlığı en yaygın olarak menopoz sonrası dönemdeki Asyalı ve beyaz kadınlarda görülür. Diğer risk faktörleri şunları içerir: ailede osteoporoz öyküsü; hareketsizlik; kısa boy, düşük vücut kütlesi ve/veya ufak kemikler; hiç hamile kalmamış olmak.


Beslenme faktörleri önemli olmakla birlikte, haftada üç kez bir saatlik orta düzeyde aktiviteden (ör. yürüyüş, ağırlık kaldırma, dans vb.) oluşan fiziksel egzersizin kemik kaybını önlediği ve menopoz sonrası kadınlarda kemik kütlesini gerçekten artırdığı gösterilmiştir.

Kemik sağlığında hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Yüksek proteinli beslenme, idrarla kalsiyum atılımında ve osteoporoz riskinde artışla da ilişkilidir. Günlük protein alımının 47 gramdan 142 grama çıkarılması idrarla kalsiyum atılımını iki katına çıkarır. Bununla birlikte, çok az protein alımı da zayıf kemik sağlığı ile ilişkilidir.


Tuz veya asit-kül bakımından yüksek bir beslenme de kemiklerden kalsiyum atılmasına neden olur ve idrarla kalsiyum kaybını artırır. Bu nedenle, tuzdan kaçınmak ve alkali bazlı bir beslenme düzeni uygulamak önemlidir. Temel olarak alkali bazlı beslenmede et ve süt ürünlerinin aşırı tüketiminden kaçınılırken sebze, meyve, kabuklu yemiş ve baklagillere yoğunlaşılır. Fosfat (fosforik asit) içeren alkolsüz içeceklerden kesinlikle uzak durmak önemlidir.


Rafine şeker alımı da kemikten kalsiyum kaybını artırır. Düzenli rafine şeker tüketimi, idrar yoluyla kandan kalsiyum kaybını artırır. Rafine şeker içeren gıdalar genellikle kalsiyum içermediğinden, daha sonra kandaki kalsiyum düzeylerini korumak için kalsiyum kemiklerden çekilir.


Brokoli, kıvırcık lahana, karalahana ve hardal otu gibi yeşil yapraklı sebzeler ve yeşil çay, kemik sağlığı için önemli faydalar sağlar. Bu gıdalar kalsiyum, K1 vitamini ve bor dahil olmak üzere kemik sağlığını korumak için önemli olan çok çeşitli vitamin ve mineraller bakımından zengin kaynaklardır.


Peki süt? Araştırmacılar, 77.761 kadınla birlikte gerçekleştirilen bir çalışma olan Hemşirelerin Sağlık Çalışması'ndan elde edilen verileri incelerken daha yüksek süt tüketiminin kemik sağlığında iyileşme sağladığına dair herhangi bir kanıta rastlamadı. Hatta günde 2 bardak veya daha fazla süt içen kadınların, haftada 1 bardak ya da daha az süt içen kadınlara göre kalça kırığı konusunda %45 oranında görece olarak daha yüksek risk altında olduğu görüldü. Başka bir deyişle, bir kadının tükettiği süt miktarı ne kadar yüksekse kalça kırığı yaşama riski de o kadar olasıydı.


Kemik sağlığı için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Besin Takviyeleri. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Tek başına kalsiyum takviyesinin osteoporozu tedavi etmede veya önlemede çok az faydası olduğu gösterilmiştir. Ancak D vitamini ile birlikte kullanıldığında kalsiyum takviyesi kemik kaybı hızını yüzde otuza varan oranlarda yavaşlatabilir ve kalça kırıklarına karşı önemli düzeyde koruma sağlar. Kalsiyum için önerilen doz günde 1.000 mg'dır.


D3 vitamini takviyesi, artmış kemik yoğunluğu ile ilişkilidir ve çalışmalar, kalsiyum ve D vitamini birlikte kullanıldığında her ikisini tek başına kullanmaya kıyasla çok daha iyi sonuçlar elde edildiğini göstermiştir. D vitamini takviyesi, (vücudun D vitamini üretimini stimüle eden) güneş ışığına yeterince çıkmayan yaşlılar (örneğin bakım evlerinde veya ekvatordan uzak yerlerde yaşayan ya da düzenli olarak dışarı çıkmayan yaşlılar) için özellikle faydalıdır. Dozaj: Günde 2.000-5.000 mg.


Bazı uzmanlar, magnezyum takviyesinin kemik sağlığı için kalsiyum takviyesi kadar önemli olduğu görüşündedir. Önerilen dozaj günde 250 ila 500 mg'dır.


BioSil; kemik yoğunluğunu ve kemiğin kolajen içeriğini iyileştirmede klinik etkiler gösteren, biyolojik olarak kullanılabilirliği yüksek olan bir silika formudur. BioSil, bir yıllık kullanımda kemiğin kolajen içeriğini %22 oranında artırarak kemikte mineral bağlama bölgelerinin sayısını artırır. Günde 6 mg dozajla takviye alımı, bir yıl içinde kemik mineral yoğunluğunu hiçbir yan etki olmaksızın güvenli bir biçimde %2 artırmıştır.


K2 vitamini kalsiyumu kemik matrisine sabitleyen bir protein olan osteokalsini etkili bir şekilde aktive eder. Günde 180 mcg takviyesinin, kemik sağlığını ve yoğunluğunu önemli düzeyde iyileştirdiği gösterilmiştir.


Natural Factors'ün sunduğu Healthy Bones Plus, kemik sağlığını güçlendirmeye yönelik son araştırmalara dayanarak geliştirilmiş kapsamlı bir formüldür. Sağladığı faydalar: 1.000 mg yüksek oranda emilebilir kalsiyum formları ve 500 mg magnezyum; 2.000 IU D3 vitamini, 6 mg BioSil ve K2 vitamini, B vitaminleri ve iz mineraller dahil olmak üzere kemiğin hem kolajen hem de mineral matrisi için kritik olan diğer besinler.


Önerilerin işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Kadınlar, ömürleri boyunca kemik sağlığına özen göstermelidir. DEXA taraması gibi bir başlangıç düzeyi kemik yoğunluğu değerlendirmesi yaptırmanızı öneririm. Kemik yoğunluğunuz hakkında değerli bilgiler sağlayabilir ve uzun süreli izleme için de kullanılabilir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis ya da tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Beyin Sağlığı

Beyin sağlığı nedir?


İnsan beyni vücuttaki metabolik olarak en aktif dokudur. Bu nedenle, düzgün işleyebilmesi için yalnızca sürekli ve sabit bir oksijen akışı değil, aynı zamanda besin de gerekir. Önemli miktarda bilimsel araştırma, beslenmenin ve besin takviyesinin beynin sağlıklı işlemesinde büyük bir rol oynadığını gösteriyor.


Araştırmalar özellikle besinlerle ilgili yaklaşımların beyin fonksiyonlarını iyileştirmedeki anlık etkilerini gösteriyor. Hem çocuklarda hem yaşlı yetişkinlerde, beyin sağlığını iyileştirmenin temel ilkeleri beyin hücreleri için temel besin yapı taşlarını ve beyin hücresi hasarına karşı koruma sağlayan maddeleri sağlamayı içerir.


Beyin sağlığına etki eden faktörler nelerdir?


Hem çocuklarda hem de yaşlılarda, besin faktörleri beyin sağlığının temel belirleyicileri gibi görünmektedir. Çocuklar ve yetişkinler üzerinde yapılan çok sayıda çalışmada, zihinsel işlevin beslenme durumuyla doğrudan ilişkili olduğu gösterilmiştir. Daha yüksek beslenme durumu, daha yüksek zihinsel işlev demektir. Hemen hemen her besinin eksikliği beyin fonksiyonlarının değişmesine yol açabilir.


Beyin sağlığı, artan oksidatif hasar ve iltihaplanma, kafada travmatik yaralanma gibi diğer faktörlerden de etkilenir. Ayrıca ağır metaller ve çözücüler gibi çevresel kaynaklardan gelen toksinlere maruz kalma, beyin sağlığının bozulmasına yol açan faktörler olarak gösterilmiştir.


Beyin sağlığında hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Beyin, günlük olarak tükettiğimiz besinlerin yaklaşık %40'ını kullanır. Başka bir deyişle, aslında diğer organlardan ziyade beyin fonksiyonunu korumak ve geliştirmek için daha fazla yeriz. Bu bağlamda, beyin için temel besinler açısından zengin ve sağlığı destekleyen bir beslenme programı uygulamak çok önemlidir. Bazı önemli beslenme önerilerini aşağıda bulabilirsiniz:


  • Beyninizin büyük bir kısmı yağlardan oluşur. Bu nedenle iyi yağ alımını artırmak önemlidir. Keten tohumu yağı, ceviz ve soğuk su balıkları (somon, uskumru, ringa balığı, sardalya vb.) tüketerek omega-3 yağlarının alımını artırın. Badem, Brezilya fındığı, hindistan cevizi, fındık, makademya fındığı, ceviz, çam fıstığı, antep fıstığı, susam ve ayçiçeği çekirdeği dahil olmak üzere daha fazla kabuklu yemiş ve tohum tüketerek ve yemek pişirirken zeytinyağı, avokado veya kanola yağı kullanarak tekli doymamış yağ alımını da artırın.
  • Günlük olarak başta yeşil, turuncu ve sarı sebzeler, koyu renkli meyveler ve narenciye olmak üzere beş porsiyon sebze ve meyve tüketin. Bu bitkisel gıdalarda bulunan karotenler, flavonoidler, selenyum, E vitamini ve C vitamini gibi antioksidan bileşikler, damar sertliği gelişmesine karşı korunmada önemli bir rol oynar.
  • Rafine karbonhidrat (şeker ve rafine tahıllar) alımını sınırlayın. Şeker ve diğer rafine edilmiş karbonhidratlar; damar sertliği, enflamasyon ve insülin direnci gelişiminde önemli faktörlerdir.
  • Sosisli sandviç, salam, pastırma gibi tütsülenmiş veya kurutulmuş etleri hayatınızdan çıkarın. Bu gıdalar beyne çok zararlıdır.
  • Yapay gıda koruyucuları, tatlandırıcı maddeler ve renklendiriciler gibi gıda katkı maddelerinden kaçının.

Alzheimer için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Besin Takviyeleri.


  • Yüksek etkili çoklu vitamin ve mineral formülü. Birkaç çalışmada, çoklu takviyenin bazı çocuklarda sözel olmayan zekayı artırabileceği gösterilmiştir. Başka bir deyişle, çoklu vitamin ve mineral formülü almak bazı çocukların daha zeki olmasını sağlayabilir. Bu çalışmalarda, birçok vitamin ve mineralin beyin fonksiyonundaki temel rolü vurgulanmaktadır. Yetişkinlerde yapılan çalışmalar da bunların faydalarını göstermektedir. Düzgün beyin ve sinir sistemi fonksiyonu için özellikle önemli olan besinler arasında tiamin, niasin, B6 vitamini, B12 vitamini, bakır, iyodin, demir, magnezyum, manganez, potasyum ve çinko bulunur. Bu temel besinlerden herhangi birinin eksikliği, beyin ve sinir sistemi fonksiyonlarının bozulmasına neden olur.

  • D vitamini 2.000-5.000 IU/gün.

  • Balık Yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün. Çok sayıda araştırmada, EPA ve DHA'nın hem yetişkinlerde hem de çocuklarda uygun beyin fonksiyonu için kritik öneme sahip olduğu gösterilmiştir. Birleşik Krallık'taki saygın Oxford Üniversitesi'nin 2013 yılında yaptığı bir çalışmada, EPA+DHA düzeylerinin çocukların konsantre olma ve öğrenme becerilerini “önemli ölçüde öngördüğü” belirtilmiştir. Yetişkinlerde yapılan çalışmalarda da benzer bir önem derecesiyle karşılaşılmıştır.

Üzüm Çekirdeği veya Çam Kabuğu Ekstresi, beyni korumak için çok değerli etkileri bir arada sağlayan flavonoidler içerir. Bir çalışmada, 1 ay boyunca çam kabuğu ekstresi (1 mg/kg vücut ağırlığı) almanın, dikkat eksikliği olan çocuklarda dikkati, görsel-motor koordinasyonunu ve konsantrasyonu geliştirdiği tespit edilmiştir. Dozaj: Günde 100 ila 300 mg.


Fosfatidilserin beyin hücre zarlarının bütünlüğünün ve akışkanlığının belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Normalde beyin, yeterli düzeylerde fosfatidilserin üretebilir ancak folik asit ve B12 vitamini veya temel yağ asitleri açısından eksiklik varsa yeterli düzeyde fosfatidilserin üretemeyebilir. Beyindeki düşük fosfatidilserin düzeyleri, yaşlılarda bozulmuş zihinsel fonksiyon ve depresyon ile ilişkilidir. Bir düzineden fazla çift kör çalışmada, fosfatidilserinin hastalarda zihinsel fonksiyonu, ruh hâlini ve davranış sorunlarını iyileştirdiği kanıtlanmıştır. Dozaj: Günde üç kez 100 mg.


PQQ (pirolokinolin kinon), bitkisel gıdalarda bulunan ve beyin ile vücut fonksiyonunda çok çeşitli faydalar gösteren yeni bir vitamin benzeri bileşiktir. Koenzim Q10 (CoQ10) ile sinerjik bir etki gösterir ve mitokondrinin (hücrelerimizin enerji üreten bölümleri) fonksiyonu için hayati önem taşır. Hem CoQ10 hem PQQ, beyin hücrelerini hasara karşı korur. Hayvan ve insanlar üzerinde yapılan çalışmalarda, birlikte kullanıldığında hafızayı onardıkları gösterilmiştir. Dozaj: 200-300 mg CoQ10 ile birlikte günde 10-20 mg PQQ.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Bu program 2-3 ay boyunca uygulandıktan sonra zihinsel fonksiyon ve bellekte iyileşmeler fark edilmelidir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis ya da tedavi seçenekleriyle ilgili olarak lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler, bir sağlık uzmanının tavsiyesinin yerine geçmemelidir.

Meme Sağlığı

Meme sağlığı nedir?


Kadınlarda, meme sağlığıyla ilgili en büyük endişe meme kanseridir. Diğer bir endişe de, kistik mastit olarak da bilinen fibrokistik meme hastalığıdır (FBD). Bu hastalık, meme dokusunda çok sayıda kistin varlığıyla ilişkili iyi huylu bir meme sağlığı durumudur. Meme kanseri için bir risk faktörü olarak kabul edilmesine rağmen, klasik meme kanseri risk faktörleri, aile öyküsü, erken adet görme (menarş) ve ilk gebeliğin geç olması veya hiç olmaması kadar önemli bir faktör değildir.


Meme sağlığını neler etkiler?


Meme sağlığını etkileyen faktörlerin başında hormonlar gelir. Örneğin FBD, görüldüğü üzere artan östrojen-progesteron oranı sonucunda gelişir. Ancak diğer hormonlar da önemlidir. Örneğin, FBD'de memedeki değişiklikler prolaktin hormonundan kaynaklanabilir. Genellikle, FBD hastalığı bulunan kadınların prolaktin düzeyleri önemli ölçüde yüksektir.


Meme kanseri ile ilgili olarak çoğu durumda fazla miktarda östrojenden etkilenir ancak yaş ve genetik gibi faktörlerin yanı sıra ksenoöstrojenler (östrojeni taklit eden sentetik bileşikler), pasif içicilik, pestisitler, herbisitler, elektrik hatları, elektrikli battaniyeler, radyasyon ve güneş ışığına yeterli düzeyde maruz kalmama dahil olmak üzere çevresel unsurlar da etkili olabilir.


Meme sağlığında hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Beslenme, meme sağlığı açısından kritik bir rol oynar. Meme kanseriyle ilgili olarak, Tablo 1'de meme kanseri riskiyle ilişkilendirilen beslenme faktörlerinin bir listesi verilmiştir.


Tablo 1. Meme kanserinde beslenme faktörleri



Riski artırabilecek faktörler

Riski azaltabilecek faktörler

Etler

Balık

Toplam yağ

Tam tahıllar

Doymuş yağlar

Soya ve diğer baklagiller

Süt ürünleri

Lahana

Rafine şeker

Sebzeler

Toplam kalori

Kabuklu yemişler

Alkol

Meyveler


Kaçınılması gereken en önemli yiyecekler yüksek ısıda ızgarada pişirilmiş veya kızartılmış etlerdir. Et, yüksek sıcaklıklarda kızartıldığında veya ızgarada pişirildiğinde toksik lipid peroksitler (özellikle alfa-linoleik asit kaynaklılar) ve heterosiklik aminler dahil olmak üzere birçok güçlü kanserojen madde oluşturur. Bu bileşikler meme dokusu için son derece zararlıdır.


FBD için beslenmede tam tahıllar, baklagiller, sebzeler, meyveler, kabuklu yemişler ve tohumlar gibi tam, işlenmemiş gıdalara öncelik verilmelidir. Bu öneriler düzenli bağırsak hareketlerini iyileştirmeye yardımcı olabilir. Haftada üçten az bağırsak hareketi olan kadınlarda FBD görülme oranı, günde en az bir kez bağırsak hareketi olan kadınlara kıyasla 4,5 kat daha fazladır. Bu ilişki muhtemelen kalın bağırsaktaki bakteri florasının atılan steroidleri toksik türevlere dönüştürmesinden veya bu atılan steroidlerin yeniden emilmesine izin vermesinden kaynaklanmaktadır.


Öğütülmüş keten tohumları, lignanlar olarak bilinen özel lif bileşikleri sağladıkları için meme sağlığını destekler. Bu bileşikler, östrojen reseptörlerine bağlanabilen ve östrojenin meme dokusu üzerindeki kanser riskini artıran etkilerine müdahale edebilen lifli bileşiklerdir. Lignanlar ayrıca seks hormonu bağlayıcı globulin veya SHBG olarak bilinen bir bileşiğin düzeyini de artırır. Bu protein, fazla östrojeni vücuttan atarak östrojen düzeylerini düzenler. FortiFlax, maksimum tazelik için azotla yıkanmış özel bir kapta öğütülmüş keten tohumu içerir. Öğütme, keten tohumu lignanlarını biyolojik olarak daha kullanılabilir hâle getirir. Sıcak tahıllar, salatalar veya smoothie'ler gibi gıdalara ekleyerek günde bir ya da iki çorba kaşığı tüketin.


Meme sağlığı için hangi besin takviyeleri önemlidir?


Temel Besin Takviyeleri. Yüksek etkili multi-takviye; D vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


EstroSense, östrojen ve ksenoöstrojenlerin toksik etkilerini azaltmak için tasarlanmış bir formüldür. Şunlar da dahil olmak üzere aşırı östrojenleri toksinlerinden ayırmaya ve ortadan kaldırmaya yardımcı olduğu görülen bir dizi bileşik sağlar:


  • İndol-3-karbinol (I3C), di-indoilmetan (DIM) ve sülfüropan: turpgillerde bulunan kanser önleyici bitkisel besinler. Araştırmalar, bu bileşiklerin kansere neden olan östrojenleri toksik olmayan formlara ayırmaya yardımcı olduğunu göstermiştir.
  • Kalsiyum D-glukarat: Atılan östrojenlerin yeniden emilmesini önler.
  • Yeşil çay polifenolleri: Östrojenin olumsuz etkilerini bloke eder ve östrojenle ilişkili kanser türlerine karşı koruyucu olduğu görülmüştür.

Dozaj: Günde iki kez 2 kapsül alın. NOT: Alternatif olarak I3C ve DIM bağımsız olarak alınabilir.


Brevail, hap formunda keten lignanları sağlar. Brevail, vücuttaki lignan konsantrasyonlarını, toplu olarak meme sağlığı ve hormonal denge konusunda olağanüstü bir geçmişe sahip olan kadınlarda bulunan düzeylere eşit olacak şekilde artırır. Dozaj: Günde bir kapsül.


Yeşil Çay Ekstresi, kafein olmadan meme kanserine karşı koruyucu eylemler sağlayabilir. Yapılan çalışmalarda, Japonya'da meme kanseri oranlarının daha düşük olmasının nedeninin Japonya'daki insanların günde yaklaşık 3 fincan yeşil çay içmesi olduğu öne sürülmüştür. Bu, yaklaşık 3 gram çözünür bileşen tüketimine ve kabaca günlük 240 ila 320 miligramlık polifenol dozuna tekabül etmektedir. Yüzde 80 toplam polifenol içeriği için standartlaştırılmış yeşil çay ekstresi içeren haplardan aynı derecede koruma elde etmek üzere günlük 300 ila 400 miligramlık bir doz alınmalıdır.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


FBD'de ağrı ve kistlerde azalma olur. Meme kanserinde fark edilebilir bir izleme yöntemi yoktur.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis ya da tedavi seçenekleriyle ilgili olarak lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler, bir sağlık uzmanının tavsiyesinin yerine geçmemelidir.

Kemoterapi

Kanser kemoterapi desteği nedir?


Kemoterapi, kanseri tedavisi için ilaç kullanılmasını ifade eder. Pek çok insan için kemoterapi düşüncesi bile insanı güçten düşüren mide bulantısı, kusma, ishal ve zayıflığın korkunç görüntülerini çağrıştırır. Aslında kemoterapi bu semptomları ve daha fazlasını tetikleyebilir. Ancak daha yeni ilaçlar, çoğu kemoterapi sistemini geçmişe göre çok daha tolere edilebilir hâle getirdi. Bununla birlikte kemoterapi, çok çeşitli istenmeyen yan etkilere neden olabilir ancak bu etkiler uygun beslenme desteği ile azaltılabilir.


Kemoterapi desteğinde hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Kemoterapi gören kanser hastaları için beslenme desteği duruma bağlı olarak değişebilir. İleri seviye kanser hastaları veya kemoterapi görenler genellikle düşük enerji düzeyi, iştahsızlık ve mide bulantısı (ve hatta olası kusma) gibi sorunlarla karşılaşacaktır. Bu kişiler için aşağıdaki beslenme önerileri beslenme durumunu iyileştirmeye yardımcı olabilir:


  • Daha az sıklıkta büyük öğünler yerine sık sık (her 1-2 saatte bir) küçük öğünler yiyin.
  • Bol su tüketin ve günde 0,5 ila 0,70 litre (18 ila 24 ons) taze sebze suyu için. Yemeklerle birlikte alabilirsiniz. Daha da iyisi sabah ortasında bir “meyve suyu molası” verebilirsiniz.
  • Günde bir veya iki kez yüksek proteinli bir smoothie için (aşağıda bahsedilmiştir). Smoothie'ler, kahvaltının yerini alabilir ve öğleden sonraki ara öğün olarak tüketilebilir.
  • Mide bulantısı ve kusma için doğal bir ilaç olan zencefili çay veya taze meyve suyu olarak tüketmeyi ya da pilava eklemeyi deneyin.
  • Yiyecekleri tat açısından iyileştirmek için ekstra çeşniler, baharatlar ve aromalar kullanın.
  • Çok tatlı veya çok acı olan aromalardan kaçının. Tat alma duyuları daha hassas olan kişiler yiyecekleri tatsız veya sıkıcı bulabilirler.
  • Smoothie, muz, esmer pirinç, tatlı patates gibi yumuşak, nemli yiyecekler tüketin. Tahıllar, krakerler ve sert şekerler gibi sert, kuru yiyeceklerden kaçının.
  • Küçük ısırıklar alın ve tamamen çiğneyin.
  • 0,50 ila 0,70 litre (18 ila 24 ons) taze meyve veya sebze suyuna ek olarak günde en az 1,5 litre (48 ons) su için.

Kanser hastalarının, özellikle kas erimesi (kaşeksi) belirtileri gösteriyorlarsa veya kemoterapi alıyorlarsa genellikle protein alımlarını artırmaları gerekir. Protein; kas kütlesinin korunmasına yardımcı olur, gastrointestinal kanalın duvarını besler, kan sayısını artırır, dokuları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirerek kanserle savaşmaya ve enfeksiyonları önlemeye yardımcı olur. Öte yandan, yetersiz protein alımı hastalığın tedavisini yavaşlatır ve enfeksiyona karşı direnci azaltır. Kemoterapi alındığında, normalden yüzde 50 daha fazla protein gerekebilir.


Protein bazlı smoothie'ler, kanser hastalarının bol miktarda yüksek kaliteli protein tüketmeleri için ideal ve lezzetli bir yoldur. Peynir altı suyu proteini, tüm proteinler arasında en yüksek biyolojik değere (BV) sahip olduğu için en iyi seçenektir. BV, yediğiniz proteinin ne kadarının vücutta gerçekten emildiğini, tutulduğunu ve kullanıldığını (vücuttan kullanılmadan geçen miktarın aksine) gösteren bir ölçüdür. Peynir altı suyu proteininin BV'sinin bu kadar yüksek olmasının bir nedeni, doğada bulunan en yüksek glutamin (bir amino asit) ve dallı zincirli amino asitlere (BCAA'lar) sahip olmasıdır. Glutamin ve dallı zincirli amino asitler, hücresel sağlık ve protein sentezi için kritik öneme sahiptir.


Kemoterapi desteği için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Çoğu kemoterapi etkeni için uygun bazı temel önerileri aşağıda bulabilirsiniz.


Temel Besin Takviyeleri. Yüksek etkili multivitamin ve mineral formülü; D3 vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık Yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.

Peynir altı suyu proteini (yukarıya bakın). Dozaj önerisi: günde 50 ila 100 g.


Proteolitik Enzimler, proteini daha küçük parçalara ayıran çeşitli enzimleri temsil eder. Bu enzimler arasında kimotripsin ve tripsin pankreatik proteazları, bromelin (ananas enzimi), papain (papaya enzimi), mantar proteazları ve Serratia peptidaz (“ipekböceği” enzimi) bulunur. Proteolitik enzimler, kanser hastalarını desteklemek için uzun bir süredir kullanılmaktadır. Klinik çalışmalarda, hastaların genel durumu ile yaşam kalitesinde gelişmeler ve ortalama yaşam süresinde orta ila önemli iyileşmeler olduğu gösterilmiştir. Proteolitik enzim kompleksleri, sindirim yardımcısı dışındaki etkiler için kullanıldığında aç karnına alınmalıdır. Dozaj için etiketteki talimatları izleyin ve yemeklerden 20 dakika kadar önce günde üç kez alın.


Maitake Gold, diğer mantar özlerine göre daha belirgin aktivite sergileyen özel bir maitake mantarı özüdür. Maitake Gold, makrofajlar (birebir çevirisi: “büyük yiyiciler”) olarak bilinen beyaz kan hücrelerini uyarmak için önemli bir yetenek sergileyen bir maitake fraksiyonuna sahiptir. Bu özel beyaz kan hücreleri; kanser hücreleri, bakteriler ve hücresel artıklar dahil olmak üzere yabancı partikülleri fagosite eder veya yutar. Maitake Gold, bir yandan geleneksel kemoterapinin (ve radyasyonun) yan etkilerini azaltmaya yardımcı olurken, diğer yandan muhtemel olarak etkinliğini artırıyor gibi görünmektedir. Örneğin, hastaların %90'ında saç dökülmesi, azalmış beyaz kan hücresi sayısı, mide bulantısı, kusma ve iştahsızlık gibi kemoterapide yaygın görülen yan etkilerde bir azalma gözlendi ve hastaların %83'ünde ağrı düzeyleri azaldı. En iyi sonuçlar meme, akciğer ve karaciğer kanserlerinde elde edildi. Maitake Gold dozajı, vücut ağırlığına dayalıdır. Günde her 1 kg (2,2 lb) vücut ağırlığı için 0,5 mg ila 1,0 mg olacak şekilde alınabilir. Bu, günde yaklaşık 35-70 mg'lık bir dozaja karşılık gelmektedir. En iyi sonuç için yemeklerden 20 dakika önce veya aç karnına alın.


Terakurmin, zerdeçala (Curcuma longa) sarı pigmenti veren kurkuminin özel bir formudur. Zerdeçal ürünlerinde en yüksek biyoyararlanım derecesini göstermiştir. Yaşam kalitesi skorlarını iyileştirdiği ve kemoterapinin birçok yan etkisini (özellikle de gastrointestinal fonksiyon ve yorgunluk ile ilgili olanlar) azalttığı görülmüştür. Dozaj: Günde 240 ila 420 mg.


Koenzim Q10, (CoQ10) doksorubisin ilacı alan kişilerde takviye için çok önemlidir. Bu ilaç özellikle kalp için zararlıdır ve ciddi hasarlara (kardiyomiyopati) sebep olabilir. Hatta kalbe verilen hasar genellikle ölüm riski taşır. Bir dizi çalışmada, CoQ10'un anti-tümör etkisini azaltmadan doksorubisin ile ilişkili kardiyak toksisiteyi önleyebileceğini göstermiştir. Dozaj: Günde 100 ila 200 mg.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Özellikle enerji düzeyleri, gastrointestinal fonksiyon ve kas kaybı üzerindeki yan etkilerin azaldığı gözlemlenmelidir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis ya da tedavi seçenekleriyle ilgili olarak lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler, bir sağlık uzmanının tavsiyesinin yerine geçmemelidir.

Kolesterol

Kolesterol nedir?


Kolesterol, vücutta birçok hayati görev üstlenen bir yağ maddesidir. Çeşitli hormonların ve safra asitlerinin yapı taşıdır ve hücre zarlarının stabilize edilmesinde önemli bir rol oynar. Uygun kolesterol düzeyleri sağlık için önemli olmakla birlikte, kanıtlar ezici bir çoğunlukla yüksek kan kolesterol düzeylerinin kalp hastalığına bağlı ölüm riskini büyük ölçüde artırdığını göstermektedir.


Kolesterol kanda lipoproteinler tarafından taşınır. Düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL), yağların (temel olarak trigliseritler ve kolesterol) karaciğerden vücut hücrelerine taşınmasından sorumludur ve LDL'deki yükselmeler, kalp krizi ve felcin birincil nedeni olan ateroskleroz gelişme riskinin artmasıyla ilişkilidir. Buna karşılık, yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL), yağların karaciğere geri dönüşünden sorumludur ve HDL'deki yükselmeler, düşük kalp krizi riski ile ilişkilidir.


Günümüzde uzmanlar açlık kan örneğinden yapılan testlere göre toplam kan kolesterol düzeyinizin 200 mg/dl'den az olmasını önermektedir. HDL düzeyi 40 mg/dl'den yüksek olmalıdır. LDL düzeyi sınırı, geçerli sağlık geçmişinize ve risk faktörlerine bağlıdır:


  • Koroner kalp hastalığı, diyabeti veya 10 yıllık risk tahmini yüksek olan kişiler için doktor tarafından belirlendiği üzere 100 mg/dl'den az.
  • Koroner kalp hastalığı veya eş değeri risk altında olmayan ancak iki veya daha fazla risk faktörü bulunan kişilerde 130 mg/dl'den az. Risk faktörleri yaş, düşük aktivite, sigara kullanımı ve fazla kilolu olmayı içerir.
  • Koroner kalp hastalığı için risk faktörü olmayan veya tek risk faktörü olmayan kişilerde 160 mg/dl'den az.

Yüksek kolesterole neler neden olur?


Yüksek kolesterol düzeyleri, genetik faktörlerden kaynaklanabileceği gibi genellikle beslenme ve yaşam tarzı faktörlerinin yansıması olarak ortaya çıkar.


Yüksek kolesterolde hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Temel öneriler, beslenmedeki hayvansal ürün miktarlarını azaltarak veya ortadan kaldırarak daha az doymuş yağ ve kolesterol tüketmektir. Lif bakımından zengin bitkisel gıda (meyveler, sebzeler, tahıllar, baklagiller ve çiğ kabuklu yemişler ve tohumlar) tüketimini artırın. Beslenme yoluyla kolesterolü düşürmeye çalışırken kereviz, pancar, patlıcan, sarımsak ve soğan, biber ve kök sebzeler dahil olmak üzere çeşitli kolesterol düşürücü sebzeler yemek önemlidir.


Baklagiller (bakliyat) bakımından zengin beslenme kolesterol düzeylerini düşürmek için kullanılır ve bazı çalışmalarda soya proteininin LDL seviyelerini %35-40'a kadar düşürebildiği gösterilmiştir. Kabuklu yemiş ve tohumlar, özellikle badem, ceviz ve öğütülmüş keten tohumları da lifleri, tekli doymamış yağları ve esansiyel yağ asitleri içeriğiyle kolesterolü düşürmede oldukça faydalıdır.


Yüksek kolesterol için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Besin Takviyeleri. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Niasin (B3 vitamini) en fazla araştırmaya konu olmuş doğal kolesterol düşürücüdür. Birkaç çalışmada niasinin, statinler dahil kolesterol düşürücü ilaçlara göre genel olarak daha iyi sonuçlar verdiği gösterilmiştir. En iyi sonuçlar için, niasinin neden olduğu cilt kızarmasını önlemeye yardımcı olan orta salımlı formları seçin. Bir hafta boyunca gece yatmadan önce 500 mg'lık bir dozajla başlayın. Sonraki hafta dozajı 1.000 mg'a ve daha sonraki hafta 1.500 mg'a yükseltin. Yanıtı kontrol etmeden önce iki ay boyunca 1.500 mg dozajla devam edin; yanıta bağlı olarak dozaj yukarı veya aşağı ayarlanabilir.


Narenciye ekstreleri. Özel bir narenciye kabuğu ekstresi olan Sytrinol ve bir tür narenciye meyvesinden elde edilen bergamot özü, yan etkileri olmadan statin ilaçlarına çok benzer klinik sonuçlar vermiştir. Dozaj: Sytrinol, günde iki kez 150 mg; bergamot ekstresi, günde iki ila üç kez 500 mg.


Sarımsak preparatları toplam kolesterolü %10-12 düşürebilir, LDL düzeylerini %12-15 düşürebilir ve HDL düzeylerini %10-12 yükseltebilir. Dozaj: En az 4.000 mcg toplam allisin potansiyeli sağlamalıdır.


Önerilerin işe yaradığını nasıl anlarım?


İlk iki ay içinde niasin, Sytrinol veya bergamot ekstresi başlangıçtaki toplam kolesterol düzeyleri 250 mg/dl olan hastalarda tipik olarak toplam kolesterol düzeyinde 50-75 mg/dl düşüşler sağlar. Bireyin başlangıçtaki kolesterol düzeyinin 300 mg/dl üzerinde olduğu durumlarda hem niasin hem de Sytrinol veya bergamot ekstresi kullanmanız önerilir. Kolesterol düzeylerinin tavsiye edilen düzeylere ulaşmaya başlaması dört ila altı ay sürebilir. Kolesterol düzeyi 200 mg/dl'nin altına düştüğünde, niasin dozajını %50 azaltın ve iki ay sonra düzeyleri tekrar kontrol edin. Kolesterol düzeyleri 200 mg/dl'nin üzerine çıkarsa dozajı tekrar önerilen seviyeye yükseltin. Kolesterol düzeyi 200 mg/dl'nin altında kalırsa niasini tamamen kesin ve iki ay içinde kolesterol düzeylerini kontrol edin. Düzeyler 200 mg/dl'nin üzerine çıkarsa takviyeyi yeniden başlatın. 200 mg/dl'nin altında kalırsa Sytrinol veya bergamotu da kesebilirsiniz.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Kabızlık

Kabızlık nedir?


Kabızlık, dışkı boşaltamama anlamına gelir. Dışkının sert ve küçük olması ve zor atılması en sık rastlanan şikayetlerdendir. Dışkılama sıklığı ve dışkının kıvamı ile hacmi kişiden kişiye o kadar çok farklılık gösterir ki neyin normal olduğunu belirlemek zordur. Genel olarak çoğu doktor günde en az bir bağırsak hareketi olması gerektiğini söyler.


Kabızlığa ne sebep olur?


Kabızlığın bir dizi olası nedeni vardır ancak en yaygın nedeni düşük lifli bir beslenme şeklidir. Diğer yaygın nedenler arasında yetersiz sıvı alımı, fiziksel aktivite eksikliği, çeşitli ilaçlar (ör. anestetikler, antasitler, diüretikler vb.), düşük tiroit fonksiyonu ve huzursuz bağırsak sendromu bulunur.


Kabızlıkta beslenmeyle ilgili hangi faktörler önemlidir?


Yüksek lifli bir beslenme şekli, bol sıvı tüketimi ve egzersiz kabızlıkla ilgili pek çok durumda etkili bir çözümdür. Yüksek düzeyde besin lifi alımı, bağırsak hareketlerinin sıklığını ve miktarını artırır, dışkı geçiş süresini ve dışkıdan toksin emilimini azaltır, ayrıca birçok hastalıkta önleyici bir faktör olarak kabul edilir. Kabızlığın giderilmesinde özellikle etkili olan besinler kepek ve kuru eriktir. Kepek için tipik önerilen miktar 1/2 bardak kepek gevreğidir ve bu miktar birkaç hafta içinde 1,5 bardağa çıkarılabilir. Kepek ile birlikte yeterli miktarda sıvı tükettiğinizden emin olun. Günde en az altı ila sekiz bardak su için. Bütün kuru eriğin yanı sıra kuru erik suyu da yüksek kabızlık giderici etkiye sahiptir. 225 g (sekiz ons) genellikle etkili bir dozdur. Ek olarak, besin kaynaklarından 25 ila 35 gram lif alınması önerilir.


Prestijli New England Journal of Medicine dergisinde yayınlanan araştırmalara göre, kabızlık yaşayan çocukların yaklaşık üçte ikisinde kabızlığın nedeninin süt tüketimi olduğu belirlenmiştir. Bu durumun yetişkinler için de geçerli olması muhtemeldir.


Kabızlık için hangi besin takviyeleri önemlidir?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık Yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Karnıyarık otu içeren, dışkı hacmini artıran kabızlık gidericiler, kabızlığı gidermek için kullanılan en popüler lif formülleridir. Diğer lif formülü kaynakları; karaya ve guar gibi bitki reçineleri, karnıyarık otu tohumu, esmer su yosunu, agar ve pektinden elde edilen doğal bitki liflerinden oluşur. Diğer kaynaklar arasında metilselüloz ve karboksimetil selüloz sodyum gibi arıtılmış polisakkaritler bulunur. Bu hacim artırıcı maddeler, bağırsak hareketini destekleyen doğal mekanizmaya en yakın olan kabızlık gidericilerdir. Dozaj: Etiket bilgisindeki talimatları izleyin.


Sinameki en hafif uyarıcı kabızlık gidericidir. Kaskara sagrada (Barut ağacı) ve aloin (Aloe vera kaynaklı) maddelerinin şiddetli kramplara, elektrolit ve sıvı eksikliklerine ve besinlerin kötü emilimine neden olma olasılığı daha yüksektir. Uyarıcı kabızlık gidericiler asla kabızlığın ilk tedavisi olarak kullanılmamalı ve normal bağırsak fonksiyonu düzelir düzelmez kullanımı bırakılmalıdır. Dozaj: Sinameki ve diğer uyarıcı kabızlık gidericileri kullanırken etiket bilgisindeki talimatları izleyin.


Enginar yaprağı ekstresi genellikle kronik kabızlıkta oldukça faydalıdır. Safra çıkışını artırarak etki gösterir. Safra, dışkıdaki suyu çeker ve hafif bir kabızlık giderici görevi görür. Dozaj: Günde 150 ila 300 mg.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Kabızlığın giderilmesi ve normal ve düzgün biçimli dışkının kolay boşaltımı, programın işe yaradığının açık işaretleridir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tüm tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis ya da tedavi seçenekleri konusunda lütfen hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler, bir sağlık uzmanının tavsiyesinin yerine geçmemelidir.

Fibromiyalji

Fibromiyalji nedir?


Fibromiyalji, en az üç ay boyunca en az üç anatomik bölgede yaygın ağrı veya tutukluk ve altı ya da daha fazla tipik, yeniden oluşabilen hassas nokta ile karakterize edilir. Bu rahatsızlıkta ayrıca yorgunluk, kronik baş ağrısı, uyku bozukluğu, depresyon, ekstremitelerde uyuşma veya karıncalanma hissi, irritabl bağırsak sendromunun yanı sıra, aktivite, stres ve hava değişiklikleriyle bağlantılı olarak semptomların varyasyonu da görülür.


Fibromiyaljiye ne sebep olur?


Fibromiyaljinin nedeni bilinmemektedir. Fibromiyaljide birincil tedavi hedefleri, serotonin düzeylerini yükseltmek, uyku kalitesini artırmak ve magnezyumu yeterli düzeylere getirmektir.


Fibromiyaljide beslenmeyle ilgili hangi faktörler önemlidir?


Rafine şekeri ve alerjiniz olan gıdaları (bkz. GIDA ALERJİSİ) beslenmenizden çıkarın veya kısıtlayın. Beslenmenizde magnezyum alımını artırın. En iyi magnezyum kaynağı olan besinler baklagiller, tofu, tohumlar, kabuklu yemişler, tam tahıllar ve yeşil yapraklı sebzelerdir. Balık, et, süt ve en sık yenen meyveler magnezyum açısından zengin değildir. Amerikalıların çoğunun beslenmesi magnezyum açısından yetersizdir çünkü bol miktarda rafine gıda, et ve süt ürünleri içerir.


Fibromiyalji için hangi besin takviyeleri önemlidir?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık Yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


5-Hidroksitriptofan (5-HTP), önemli nörotransmitter serotonine dönüştürülür. Serotonin eksikliği, fibromiyaljiyle bağlantılı olduğu için 5-HTP'nin faydalı olduğu kanıtlanmıştır. Çift kör bir çalışmada, fibromiyaljisi olan elli hastaya günde üç kez 5-HTP (100 mg) veya plasebo verildi. 5-HTP alan grubun semptomlarında önemli iyileşmeler görüldü. Buna karşın, plasebo alan grubun semptomlarında iyileşme görülmedi. Ağrılı alanların sayısı, sabah tutukluğu, uyku düzenleri, endişe ve yorgunluk olmak üzere tüm semptom kategorilerinde iyileşmeler kaydedildi. 30 gün içerisinde çok iyi sonuçlar veren 5-HTP'nin 90 günlük kullanımında daha da iyi sonuçlar elde edildi. Dozaj: Günde üç kez 50-100 mg.


Magnezyum; enerji üretimi, protein oluşumu ve hücresel replikasyon da dâhil olmak üzere pek çok hücresel fonksiyon için kritik öneme sahiptir. Düşük magnezyum düzeyi, fibromiyaljsi olan hastalarda sık görülen bir bulgudur. Magnezyum takviyesi, fibromiyalji tedavisinde çok iyi sonuçlar vermiştir. Dozaj: magnezyum (sitrat, malat, fumarat, süksinat, aspartat veya glisinat) günde üç kez 150-250 mg.


Sarı kantaron ekstresi, ruh hâlini ve uyku kalitesini iyileştirmesi nedeniyle fibromiyaljide genellikle faydalıdır. Dozaj: (%0,3 hiperisin içeriği) günlük 900 ila 1.800 mg. Sarı kantaron ekstresi 5-HTP ve magnezyum ile birlikte kullanılabilir.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Çoğu kişi programın ilk 3-7 günü içinde daha iyi bir gece uykusu, daha yüksek enerji düzeyi ve daha az hassas tetik nokta ile önemli iyileşmeler bildirmektedir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis ya da tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgilerin bir sağlık uzmanından alınan tavsiyelerin yerini alacağı düşünülmemelidir.

Gıda Alerjileri

Gıda Alerjisi nedir?


Gıda alerjisi veya duyarlılığı, bir gıda yutulduğunda istenmeyen bir reaksiyonun meydana gelmesiyle ortaya çıkar. Bağışıklık sistemi, alerjik reaksiyonu yönetebilir (kontrol edebilir ve etkileyebilir) veya yönetmeyebilir. Alerjik reaksiyona bir protein, nişasta veya başka bir gıda bileşeni ya da gıdada bulunan bir kontaminant madde (renklendiriciler, koruyucular vb.) neden olabilir. Gıda alerjileri çok sayıda semptom ve sağlık durumuyla ilişkilidir:



Gastrointestinal

Ağız yaraları (aft), çölyak hastalığı, kronik ishal, onikiparmak bağırsağı ülseri, gastrit, irritabl bağırsak sendromu, malabsorbsiyon, ülseratif kolit

Ürogenital

Uyurken altını ıslatma, kronik mesane enfeksiyonları, nefroz

Bağışıklık

Kronik enfeksiyonlar, sık yaşanan kulak enfeksiyonları

Zihinsel/duygusal

Anksiyete, depresyon, hiperaktivite, konsantre olamama, uykusuzluk, sinirlilik, zihin bulanıklığı, kişilik değişikliği, nöbetler

Kas-iskelet sistemi

Bursit, eklem ağrısı, bel ağrısı

Solunum

Astım, kronik bronşit, hırıltı

Cilt

Akne, egzama, kurdeşen, kaşıntı, deri döküntüsü

Muhtelif

Aritmi, ödem, bayılma, yorgunluk, baş ağrısı, hipoglisemi, burun veya boğazda kaşıntı, migren, sinüzit


Gıda Alerjisine ne sebep olur?


Gıda alerjisi genellikle kalıtsaldır. Bazı gıda alerjileri kalıcıdır ve gıdalardan ömür boyu kaçınılmasını gerektirir. Diğerleri döngüseldir ve stres veya bir gıdaya tekrar tekrar maruz kalma, yetersiz sindirim ve bağırsak bariyeri bütünlüğünün zayıflaması nedeniyle bağışıklık fonksiyonundaki değişiklikleri yansıtır.


Klasik bir gıda alerjisi, tüketilen bir gıda molekülünün, bir antikor tarafından bağlanabilen bir madde olan antijen gibi davranması sonucunda ortaya çıkar. Antikorlar, beyaz kan hücreleri tarafından oluşturulan, yabancı maddelere (bu durumda antijenlere) bağlanan protein molekülleridir. Gıda antijeni, IgE (immunoglobulin E) olarak bilinen alerjik antikorlarla bağlanır. IgE; mast hücreleri ve bazofiller olarak bilinen özel beyaz kan hücrelerine bağlanan özel immünoglobulinlerdir (proteinler). IgE ve gıda antijeni bir mast hücresine veya bazofile bağlandığında, şişme ve iltihaplanmaya neden olan histaminlerin salınmasına neden olur.


Gıda Alerjisinde beslenmeyle ilgili hangi faktörler önemlidir?


Alerji eliminasyon diyeti, gıda alerjilerinin tespit edilmesinde değerli bir yöntemdir. Alerji eliminasyon diyetinde, sıklıkla tüketilen gıdalar beslenmeden çıkarılır ve yerine hipoalerjenik gıdalar ve nadiren yenen gıdalar veya özel hipoalerjenik formüller eklenir. Alerjen gıdalar ne kadar az tüketilirse eliminasyon diyeti kullanılarak teşhis konulması o kadar kolay olur. Standart eliminasyon diyeti kuzu eti, tavuk, patates, pirinç, muz, elma ve lahana familyasındaki sebzelerden (lahana, Brüksel lahanası, brokoli vb.) oluşur. Eliminasyon diyetinin uygun varyasyonları vardır. Ancak alerjen gıdaların tüketilmemesi son derece önemlidir.


Eliminasyon aşamasında, bağırsak yolu için hedefe yönelik beslenme desteği sağlayan içecek tozu olan, Natural Factors markalı RevitalX'i de kullanabilirsiniz. Düşük alerji potansiyeli olan formül, gıda alerjisi olan kişiler için özel olarak tasarlanmıştır ancak herkese uygundur. Bu ürün, dengeli düzeylerde vitaminler, mineraller, bitkisel ilaçlar ve probiyotikler sağlayarak vücudu destekler, aynı zamanda da gastrointestinal kanalı iyileştirir. RevitalX, eliminasyon diyetinin temel bileşeni olarak kullanılacaksa günde iki kez alınır. RevitalX, su veya meyve suyuyla (taze sebze suyu tercih edilir) karıştırılabilir ya da meyveli smoothie olarak hazırlanabilir.


Eliminasyon diyetine en az 10 gün boyunca devam edin. Semptomlar gıda hassasiyetiyle ilgiliyse genellikle bu diyet süresinde ortadan kaybolurlar. Semptomlar kaybolmazsa bunun nedeni, eliminasyon diyetindeki bir gıdaya karşı oluşan reaksiyon olabilir. Bu durumda daha fazla kısıtlanmış bir diyet uygulanmalıdır.


Eliminasyon diyeti döneminden sonra iki günde bir gıdalar beslenmeye tek tek yeniden dâhil edilir. Yiyeceğin beslenmeye iki günde bir veya bir/iki öğünde bir yeniden eklenmesi gibi farklı yöntemler kullanılır. Genellikle bir haftalık “arınma” döneminden sonra hasta, rahatsız edici gıdalara karşı artan bir hassasiyet geliştirecektir.


Alerjen gıdaların beslenmeye yeniden dâhil edilmesi genellikle öncekinden daha şiddetli veya fark edilir bir semptom üretir. Gıdaların beslenmeye ne zaman yeniden eklendiğini ve bununla hangi semptomların ortaya çıktığını açıklayan ayrıntılı bir kayıt dikkatli bir şekilde tutulmalıdır. Alerjen bir gıda tüketildiğinde nabız değişiklikleri oluşabileceğinden, gıdayı beslenmeye yeniden dâhil etme sürecinde bilekten nabzı takip etmek çok faydalı olabilir.


Gıda Alerjisi Olanlar İçin Doğal Ürünler


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık Yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Özellikle büyük alerjen gıda proteinlerini alerjen olmayan küçük peptitlere parçalayabilen proteolitik enzimler içerenler olmak üzere sindirimi kolaylaştıran enzimler yararlı olabilir. Bu enzimler arasında kimotripsin ve tripsin pankreatik proteazları, bromelin (ananas enzimi), papain (papaya enzimi), mantar proteazları ve Serratia peptidaz (“ipek böceği” enzimi) bulunur.


Yeşil Çay ekstresinin histamin salınımını ve diğer alerjik mekanizmaları engellediği ortaya konmuştur. Bir gıda alerjenine karşı alerjik tepkiyi azaltmada biraz faydası olabilir, ancak bu alanda herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Dozaj: Yeşil çay ekstresi (%80-90 polifenoller) günlük 150 ila 300 mg'dır.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Besin alerjisine atfedilen herhangi bir semptomun eliminasyon diyeti sırasında ortadan kalkması, besin alerjisinin gerçek belirleyicisidir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis ya da tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgilerin bir sağlık uzmanından alınan tavsiyelerin yerini alacağı düşünülmemelidir.

Gut

Gut nedir?


Gut, biyolojik sıvılarda ürik asit konsantrasyonunun (DNA ve RNA birimlerinden biri olan pürinin son yıkım ürünü) artmasının neden olduğu yaygın bir artrit türüdür. Gut hastalığında ürik asit kristalleri eklemlerde, tendonlarda, böbreklerde ve diğer dokularda birikerek ciddi iltihaplanma ve hasara neden olur.


İlk atakların neredeyse yarısında ayak başparmağının ilk eklemi etkilenir. Bu hastalığa sahip kişilerin %90'ından fazlasında hastalık sürecinin bir noktasında bu sorun ortaya çıkar. Atak ilerlerse ateş ve titreme ortaya çıkar. İlk ataklar genellikle geceleri meydana gelir ve genellikle aşırı beslenme, alkol alımı, travma ve bazı ilaçların alımı (temel olarak kemoterapi ilaçları, bazı diüretikler, aspirin ve yüksek dozajda niasin) gibi belirli bir olaydan sonra gelir.


Guta neler neden olur?


Gut; ürik asit sentezinin artmasının, ürik asit salgılama yeteneğinin azalmasının veya ürik asidin hem aşırı üretimi hem de az atılımının bir sonucudur. Alkol, yüksek pürin içerikli gıdalar (sakatat, et, maya, kümes hayvanları vb.), yağlar, rafine karbonhidratlar ve aşırı kalori tüketimi dâhil olmak üzere beslenmeyle ilgili çeşitli faktörlerin gutu tetiklediği bilinmektedir.


Gutta hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Düşük pürinli beslenme, uzun süredir guta yönelik beslenme tedavisinin temel dayanağı olmuştur. Pürin düzeyi yüksek yiyecekler tamamen bırakılmalıdır. Buna sakatat, et, kabuklu deniz hayvanları, maya (bira ve fırıncılık mayası), ringa balığı, sardalya, uskumru ve hamsi dâhildir. Orta düzeyde protein içeren gıdaların alımı da azaltılmalıdır. Bunların arasında kuru baklagiller, ıspanak, kuşkonmaz, balık, kümes hayvanları ve mantarlar bulunur.


Rafine karbonhidrat, fruktoz ve doymuş yağ alımı minimumda tutulmalıdır. Basit şekerler (rafine şeker, bal, akçaağaç şurubu, mısır şurubu, fruktoz vb.) ürik asit üretimini artırırken doymuş yağlar ürik asit atılımını azaltır. Beslenmede basit şekerler yerine baklagiller, tam tahıllar ve sebzeler gibi kompleks karbonhidratlara ağırlık verilmelidir.


Bol sıvı alımı, idrarın seyreltilmesini sağlar ve ürik asit atılımını destekler. Ayrıca idrarın seyreltilmesi böbrek taşı riskini azaltır. Günde en az 1,5 litre (48 ons) su için.


Kiraz, yaban mersini ve diğer koyu kırmızı-mavi meyveler gutla savaşan zengin flavonoid kaynaklarıdır. Günde yarım kilo taze veya konserve kiraz tüketmenin ürik asit düzeylerini düşürmede ve gut ataklarını önlemede çok etkili olduğu ortaya konmuştur. Flavonoid açısından zengin meyveleri tüketmenin yanı sıra Avrupa yaban mersini, üzüm çekirdeği veya çam kabuğu ekstreleri de kullanılabilir. Bu flavonoid açısından zengin ekstreler için tipik dozaj önerisi günlük 150 ila 300 mg'dır.


Gut için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık Yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Flavonoid açısından zengin ekstreler. Aşağıdakilerden birini seçin:



Sap kerevizinin karakteristik aroması ve kokusunun yanı sıra tıbbi etkilerinden de sorumlu olan sap kerevizine özgü bir bileşik olan %85 3nB (3-n-bütilftalid) içerecek şekilde standartlaştırılmış Sap Kerevizi Ekstresinin, gut tedavisinde önemli faydalar sağladığı ortaya konmuştur. Önerilen dozaj günde iki kez 75 ila 150 mg'dır.


Celadrin, enflamasyonu azaltan özel setile, esterifiye yağ asitlerinden oluşan tamamen doğal bir matristir. Doğal bir ürün olan Celadrin®'in benzersiz özellikleri arasında, hiçbir yan etki olmaksızın iltihaplanmayı ve ağrıyı hızlı bir şekilde azaltmak yer almaktadır. Bu, uluslararası çapta takdir gören Journal of Rheumatology dergisinde yayınlanan klinik denemelerde ispat edilmiştir. Krem ve kapsül formunda sunulan Celadrin®'in sonuç verdiği klinik olarak kanıtlanmıştır. Celadrin® krem, ihtiyaca göre etkilenen bölgelere uygulanabilir. Oral preparatların dozajı günde üç yumuşak jelatin kapsüldür.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Amaç gut ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltmaktır.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis ya da tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgilerin bir sağlık uzmanından alınan tavsiyelerin yerini alacağı düşünülmemelidir.

Kalp Sağlığı

Kalp ve Damar Sağlığı nedir?


Kardiyovasküler sistem; kalp ve damarlardan oluşur. Başlıca işlevleri vücuttaki hücrelere oksijen ve hayati besin sağlamak, ayrıca da hücresel atık ürünlerin atılmasına yardımcı olmaktır.


Kalp sağlığı, kalbin uygun güç ve ritimde atmasını gerektirirken damar sağlığı, uygun kan basıncının korunmasından ve oksijen ve besin maddelerinin sağlanmasından sorumludur.


Kalp ve Damar Sağlığını neler etkiler?


Kalp ve damar sağlığıyla ilgili en büyük zorluk, arter duvarların sertleşmesi ve arteriyel plak birikmesi olan damar tıkanıklığı (ateroskleroz) sürecidir. Bu nedenle kalp ve damar sağlığı, damar tıkanıklığıyla ilişkili çeşitli risk faktörlerinin ortadan kaldırılmasına odaklanmayı içerir. Risk faktörleri iki ana kategoriye ayrılır: majör risk faktörleri ve diğer risk faktörleri.


(Not: Bu konularla ilgili daha fazla bilgi için Kolesterol Desteği ve Kan Basıncı Desteği'ne bakın.)


Damar Tıkanıklığı İçin Risk Faktörleri


Başlıca Risk Faktörleri:


  • Sigara içmek
  • Kanda yüksek kolesterol düzeyleri (özellikle LDL kolesterol)
  • Yüksek tansiyon
  • Diyabet
  • Fiziksel hareketsizlik

Diğer risk faktörleri


  • Yüksek hassasiyetli C-reaktif proteinde yükselmeler
  • İnsülin direnci
  • Düşük tiroit fonksiyonu
  • Düşük antioksidan durumu
  • Düşük düzeylerde omega-3 yağ asitleri
  • Artan trombosit agregasyonu
  • Artan fibrinojen oluşumu
  • Düşük magnezyum ve/veya potasyum düzeyleri
  • Yüksek homosistein düzeyleri
  • “A tipi” kişilik

Kalp ve Damar Sağlığında hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Kalp ve damar sağlığını iyileştirmek için temel beslenme önerileri:


  • Keten tohumu yağı, ceviz ve soğuk su balığı yiyerek omega-3 yağ alımınızı artırın.
  • Badem, Brezilya fıstığı, hindistan cevizi, fındık, makademya fındığı, ceviz, çam fıstığı, antep fıstığı, susam ve ayçiçeği çekirdeği dâhil olmak üzere daha fazla kabuklu yemiş ve tohum yiyerek ve yemek pişirmek için zeytinyağı veya kanola yağı kullanarak kalbe yararlı tekli doymamış yağ alımını artırın.
  • Günde beş veya daha fazla porsiyon sebze ve meyve kombinasyonu, özellikle yeşil, turuncu ve sarı sebzeler, koyu renkli meyveler ve narenciye yiyin. Bu bitkisel gıdalarda bulunan karotenler, flavonoidler, selenyum, E vitamini ve C vitamini gibi antioksidan bileşikler, damar tıkanıklığı gelişimine karşı korunmada önemlidir.
  • Lif alımınızı artırın. Lif açısından zengin bir diyetin damar tıkanıklığına karşı koruyucu olduğu kanıtlanmıştır. Besin lifi, özellikle baklagiller, meyve ve sebzelerde bulunan çözünür lif, kolesterol seviyelerini düşürmede etkilidir.
  • Rafine karbonhidrat (şeker ve rafine tahıllar) alımını sınırlayın. Şeker ve diğer rafine edilmiş karbonhidratlar; damar tıkanıklığı, iltihaplanma ve insülin direncinin gelişmesinde önemli bir faktördür.

Kalp ve Damar Sağlığı için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık Yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Alıç (Crataegus sp.), üzüm çekirdeği veya çam kabuğu ekstresi; kalp ve damarlar için çok değerli etkileri bir arada sağlayan flavonoidler içerir. Kardiyovasküler sistemi ilgilendiren her konuda önemli destek sunarlar. En iyi sonuçları elde etmek için ekstrelerden yararlanın. Günlük dozaj olarak üç kez 100-250 mg %10 prosiyanidin veya %1,8 vitexin içeren alıç ekstreleri önerilir. Alternatif olarak üzüm çekirdeği veya çam kabuğu ekstresinin dozajı günlük 150 ila 300 mg'dır.


Magnezyum, uygun kalp ritminin korunmasında ve koroner arterlerin spazmlarının önlenmesinde kritik rol oynar. Magnezyum, koroner arteri gevşeterek ve kalp kası içindeki enerji üretimini artırarak kalp kasına oksijen sağlanmasını iyileştirir. Dozaj: Günde üç kez 150 ila 250 mg magnezyum. Aspartat, sitrat ve malata bağlı magnezyum vücut tarafından daha iyi emildiği için, okside bağlı magnezyuma tercih edilir.


Karnitin, kalp kası içindeki enerji üretiminde önemli rol oynayan vitamin benzeri bir bileşiktir. Birçok klinik deneme karnitinin anjini hafiflettiğini ve egzersiz toleransı ile kalp fonksiyonlarını iyileştirdiğini göstermiştir. Günde 1.500 mg alın.


Karnitin gibi Coenzyme Q10 (CoQ10) de kalp içindeki enerji üretiminde önemli rol oynar. Düşük CoQ10 düzeyleri, kardiyovasküler sorunlarla karşı karşıya olan veya kolesterol düşürücü ilaçlar alan kişilerde yaygın olarak görülür. Dozaj: Günde 200 ila 300 mg.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Kalp sağlığı, kişinin ne tür bir sorunu olduğuna bağlı olarak çeşitli yollarla takip edilebilir. Örneğin, efor sarf edildiğinde oluşan farklı derecelerdeki nefes darlığı genellikle kalp ve damar fonksiyonuyla ilişkilidir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis ya da tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgilerin bir sağlık uzmanından alınan tavsiyelerin yerini alacağı düşünülmemelidir.

İBS (İRRİTABL BAĞIRSAK SENDROMU)

İrritabl Bağırsak Sendromu nedir?


İrritabl bağırsak sendromu (İBS), yapısal bir kusur belirtisi yokken kalın bağırsağın fonksiyonlarında görülen bir bozukluğudur. İBS karın ağrısı veya şişkinlik; bağırsak fonksiyonunda değişiklik, kabızlık ya da ishal; kolonik mukusun aşırı salgılanması; hazımsızlık belirtileri (şişkinlik, bulantı, anoreksi) ve değişen derecelerde kaygı veya depresyonun birlikte görülmesiyle karakterize edilir. İBS şüphesi uyandıran semptomlarınız varsa doğru tanı için lütfen bir doktora danışın.


İrritabl Bağırsak Sendromuna neler neden olur?


İBS'ye sebep olduğu gözlemlenen dört ana faktör vardır: stres, yetersiz besin lifi alımı, gıda alerjileri ve çok yüksek şeker içeren yemekler. Stres, kolon hareketliliğini (bağırsakta yiyeceği sindirim kanalı boyunca iten ritmik kasılmalar) artırır ve karın ağrısı ile düzensiz bağırsak fonksiyonlarına yol açar.


İrritabl Bağırsak Sendromunda hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Besin lifi, düzgün kolon fonksiyonunu destekler. Besin lifi kullanıldığında, kabızlık yaşayan hastaların sorununun çözülme olasılığı ishal sorunu yaşayan hastalarınkine göre çok daha yüksektir. Besin lifi alımını artırmak için tahıl kaynakları yerine meyve ve bitki kaynaklarını tüketmek bazı kişilere daha fazla fayda sağlayabilir.


Gıda alerjisinin İBS'ye neden olduğu 1900'lerin başından beri bilinmektedir. Daha yeni çalışmalar, İBS hastalarının çoğunluğunun (yaklaşık üçte ikisinin) en az bir gıdaya, bazılarının ise birden fazla gıdaya alerjisi olduğunu göstermiştir. En yaygın alerjenler süt ürünleri (%40-44) ve glüten içeren tahıllardır (%40-60). Birçok hasta, eliminasyon diyeti yaparken belirgin klinik iyileşme kaydetmiştir. (Daha fazla bilgi için bkz. GIDA ALERJİSİ)


Rafine şeker oranı yüksek yiyecekler İBS şikayetlerini artırabilir. Yüksek miktarda şeker içeren bir yemekten sonra gastrointestinal kanalın normal ritmik kasılmaları yavaşlar ve bazı kısımlarda tamamen durur. Rafine şeker oranı yüksek beslenme tarzı, İBS'nin Amerika Birleşik Devletleri'nde bu kadar yaygın olmasına katkıda bulunan en önemli faktör olabilir.


İrritabl Bağırsak Sendromu için hangi besin takviyeleri önemlidir?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık Yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Karnıyarık otu tohumu kabuğu, guar zamkı veya pektin gibi Çözünür Besin Lifleri, tek başına ya da kombinasyon hâlinde oldukça yararlı olabilir. Dozaj: Yatmadan önce 3-5 gram.


Natural Factors markasının yüksek etkili, çok besinli bir içecek tozu formülü olan RevitalX, gastrointestinal zarı desteklemek ve detoksifikasyona yardımcı olmak üzere önemli besinlerden oluşan mükemmel bir kaynak olacak şekilde özel olarak tasarlanmıştır. Harika bir hipoalerjenik vejetaryen protein kaynağı olmanın yanı sıra, sindirim sistemi için özel besinsel, probiyotik ve bitkisel destek sağlar. Dozaj: Günde bir veya iki porsiyon.


Enterik kaplı nane yağı kapsüllerinin İBS için çok etkili olduğu ortaya konmuştur. Dozaj: Günde üç kez, yemeklerden yirmi dakika önce bir veya iki kapsül.


Lactobacillus acidophilus ve Bifidobacteria türlerini sağlayan probiyotik takviyeleri İBS veya diğer gastrointestinal sorunlarda çok önemlidir. Dozaj: Günlük 5-20 milyar canlı bakteri sağlayacak bir ürün alın.


Enginar ekstresinin İBS için epey faydalı olduğu görülmektedir. Buna yönelik kanıt, İBS ile ilişkili semptomlar da dâhil olmak üzere çeşitli sindirim bozuklukları olan hastalarda yapılan çalışmaların sonuçlarıyla elde edilmiştir. Enginar ekstresinin en çok karın ağrısı, şişkinlik, kabızlık, iştahsızlık ve mide bulantısı için faydalı olduğu görülmektedir. Dozaj: Günde üç kez 300-600 mg.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Tipik İBS semptomlarındaki tutarlı ve kalıcı iyileşmeler, başarının açık bir göstergesidir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis ya da tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgilerin bir sağlık uzmanından alınan tavsiyelerin yerini alacağı düşünülmemelidir.

Bağışıklık

Bağışıklık nedir?


Bağışıklık, bağışıklık sisteminin işlevini ifade eder. Bağışıklık sisteminin desteklenmesi ve güçlendirilmesi soğuk algınlığı, grip ve diğer enfeksiyonlara karşı direncin kazanılması ve duyarlılığın azaltılmasında belki de en önemli adımdır. Bağışıklık sisteminin desteklenmesi, sağlığı teşvik eden bir yaşam tarzı, stres yönetimi, egzersiz, diyet ve besin takviyeleri ile bitkisel ilaçların uygun şekilde kullanılmasını içerir.


Aşağıdaki sorulardan herhangi birine "evet" yanıtı veriyorsanız bu, bağışıklık sisteminizin desteğe ihtiyacı olduğunun bir işaretidir:


  • Kolayca soğuk algınlığına yakalanır mısınız?
  • Yılda ikiden fazla soğuk algınlığı yaşar mısınız?
  • Kronik enfeksiyon geçiriyor musunuz?
  • Sık sık uçuğunuz çıkar mı veya genital uçuğunuz var mı?
  • Lenf bezleriniz zaman zaman ağrıyor ve şişiyor mu?
  • Kanser hastası mısınız veya kanser geçirdiniz mi?

Düşük Bağışıklığa ne neden olur?


Kişinin duygusal durumu, stres düzeyi, yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları ve beslenme durumu bağışıklık sisteminin sağlığını büyük ölçüde etkiler. Besin eksikliği, bağışıklık sisteminin çökmesine en sık neden olan durumdur. Çok sayıda klinik ve deneysel çalışma, tek başına herhangi bir besin eksikliğinin b bağışıklık sistemini ciddi şekilde etkileyebileceğini göstermektedir.


Stres de bağışıklığı düşürür. Stresi etkili bir şekilde yönetmek için adımlar atın, bkz. Stres.


Bağışıklık fonksiyonunda hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Optimum bağışıklık fonksiyonu için (1) meyveler, sebzeler, tam tahıllar, bakliyat, tohumlar ve kabuklu yemişler gibi işlenmemiş, doğal gıdalar bakımından zengin, (2) yağ ve rafine şeker oranı düşük ve (3) aşırı miktarda olmamak kaydıyla yeterli protein içeren sağlıklı bir beslenme gereklidir. Tüm bunlara ek olarak optimum bağışıklık fonksiyonu için günde beş ila altı su bardağı (tercihen saf) su içilmelidir.


Bağışıklık sistemimize en çok zarar veren gıda bileşenlerinden biri şekerdir. Bir çalışmada, 100 gramlık karbonhidrat porsiyonlarının glikoz, fruktoz, sukroz, bal ve pastörize portakal suyu olarak alımı, beyaz kan hücrelerinin (nötrofiller) bakterileri içlerine alıp imha etme yeteneğini anlamlı düzeyde azaltmıştır.


Bağışıklık fonksiyonunu artıran en önemli gıda bileşenlerinden biri karotenlerdir. Karoten içeriği yüksek yiyecekler arasında koyu yeşil sebzeler gibi renkli sebzeler; sarı ve turuncu kabak, havuç, yer elması, tatlı patates; ve kırmızı biber ve domates gibi renkli sebzeler yer alır.


Düzgün bağışıklık fonksiyonu için yararlı olan diğer gıdalar arasında lahana ailesi sebzeleri (brokoli, Brüksel lahanası, lahana, karnabahar, kara lahana ve turp, şalgam ve hardaldan elde edilen yeşillikler), flavonoid açısından zengin meyveler, sarımsak ve soğan ve enginar yer alır.


Düşük bağışıklık fonksiyonu için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Besin Takviyeleri. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Yüksek etkili multivitamin ve mineral formülü, her türlü besin eksikliğini gidereceğinden bağışıklık sistemini besin takviyeleri ile desteklemenin ilk adımıdır.


D vitaminiözellikle bağışıklık sağlığı için kritik önem taşır. Kandaki D vitamini düzeyi 38 ng/ml'nin altında olan kişiler, daha yüksek olanlara göre iki kat daha fazla üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmiştir. Klinik çalışmalar, D vitamininin soğuk algınlığı ve grip riskini azaltma yeteneğini doğrulamıştır. Son zamanlarda pek çok sağlık uzmanı D vitamini bakımından optimum duruma erişmek için günde 2.000 ila 5.000 IU dozaj alınmasını savunmaktadır.


Klinik çalışmaların tümü olumlu olmasa da yapılan 300'ü aşkın bilimsel araştırmada ekinezyanın bağışıklık fonksiyonu üzerinde önemli etkileri olduğu gösterilmiştir. Ekinezya ile yapılan klinik çalışmalardan karma sonuçlar elde edilmesinin nedeni büyük olasılıkla aktif bileşiklerin eksikliği veya yetersizliğidir. Echinamide®, ekinezyanın bağışıklık sistemi üzerindeki etkilerinden sorumlu üç temel aktif bileşik grubunun yüksek düzeylerde seyretmesini garanti eden klinik olarak kanıtlanmış, patentli bir üründür. Dozaj: Etiket talimatlarını izleyin.


Wellmune, fırıncılık mayasından elde edilen özel bir beta-glukan preparatı olup çeşitli çift kör çalışmalarda soğuk algınlığı ve gribi önlemede bağışıklığı güçlendirme konusunda etkili olduğu görülmüştür. Gönüllüler 90 gün süreyle 500 mg Wellmune veya plasebo ile tedavi edilmiştir. Bu çalışma sonuçlarından birinde, Wellmune grubu için şunlar bildirildi:


  • Soğuk algınlığı nedeniyle işe veya okula gidemedikleri olmamıştır; plasebo grubu ise 1,38 gün işe/okula gidememiştir.
  • Ateş insidansı olmamıştır; plasebo grubunda ise insidans 3,50 olarak bildirilmiştir.
  • Klinik olarak doğrulanmış sağlık anketiyle ölçüldüğü üzere fiziksel enerji ve duygusal sağlık dahil olmak üzere yaşam kalitesinde artış kaydedilmiştir.

Maitake, shitake, reishi ve kordiseps gibi şifalı mantarlar önemli bağışıklık geliştirici etkilere sahiptir. Bu etkinliğin büyük bir kısmı beta-glukan içeriğinden kaynaklanmaktadır. Çok sayıda deneysel ve klinik çalışma, mantar beta-glukanlarının beyaz kan hücrelerini aktive ettiği görülmüştür. Dozaj: Etiket talimatlarını izleyin.


Probiyotikler Lactobaccilli ve Bifidobacter gibi türleri içeren sağlığı destekleyen bakteri ürünleri anlamına gelir. Bu preparatlar, bağışıklığı artırmada değerli yardımcılar olabilir. Günde 6 ila 12 milyar canlı koloni oluşturan birim (CFU) alın.


Önerilerin işe yaradığını nasıl anlarım?


Soğuk algınlığı ve diğer virüs enfeksiyonlarını daha az yaşarsınız, enfeksiyon nöbetleri daha kısa sürer ve enfeksiyonlara karşı daha iyi genel direnç gösterirsiniz.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Hazımsızlık

Hazımsızlık Nedir?


Hazımsızlık, ülserle ilgisi olmayan üst sindirim sorunlarını ve/veya mide yanmasını belirtmek için kullanılan yaygın bir terimdir. Benzer hazımsızlık semptomlarını tanımlamak için kullanılan tıbbi terimler arasında ülser dışı dispepsi (NUD) ve gastroözofageal reflü hastalığı (GERD) yer alır.

Hazımsızlık semptomları arasında GERD semptomlarının (mide ekşimesi ve/veya üst karın ağrısı) yanı sıra yutma güçlüğü, yemekten sonra baskı ya da ağırlık hissi, yemekten sonra şişkinlik hissi, mide ya da karın ağrıları ve krampları ile irritabl bağırsak sendromunun (IBS) tüm belirtileri yer alır.


Hazımsızlığa ne sebep olur?


Hazımsızlık belirtileri çoğunlukla mide sıvılarının yemek borusuna doğru yukarı akışından kaynaklanır ve bu durum vücudun üst kısmına doğru yayılan ve yatarken daha da kötüleşen, rahatsız edici bir yanma hissine neden olur. Mide sıvılarının bu geri akışı, karın içi basıncı artırarak mide içeriğinin yukarı doğru baskılanmasına neden olan faktörlerin (örneğin aşırı yeme, obezite) veya özofagus sfinkteri kasının tonusunu azaltan faktörlerin (örneğin mide fıtıkları, kahve) bir sonucu olabilir.


Hazımsızlıkta hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Hazımsızlığın beslenmeyle ilgili yaygın nedenleri arasında aşırı yeme, obezite, kahve, çikolata, kızarmış yiyecekler, gazlı içecekler ve alkol yer alır.


Hazımsızlık için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık Yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Kalsiyum Karbonat ve Kalsiyum Sitrat, ara sıra mide yanmasını hafifletmek için antasitler olarak kullanılabilir. Önerilen tek dozaj günde 500 ila 1.000 mg'dır.


Enginar Ekstresi yaprak ekstresi, sindirimi kolaylaştırma ve karaciğer ilacı olarak uzun bir süredir kullanılmaktadır. İlacın alımı, ülser dışı dispepsinin yanı sıra diğer gastrointestinal işlev bozukluklarının tedavisinde de faydalı olabilir. %13-18 kafeoilkinik asit içerecek şekilde standartlaştırılmış ekstreye karşılık gelen dozaj, yemeklerle birlikte günde üç kez 160 ila 320 mg'dır.


Midede parçalanmaması, bunun yerine ince ve kalın bağırsağa iletilmesi için enterik kaplı olan bir kapsül içindeki Nane Yağı Kapsülleri hazımsızlığa yardımcı olabilir. Enterik kaplı kapsüllerde nane yağı içeren preparatların hazımsızlıkta etkili olduğu ortaya konmuştur. Dozaj: Günde üç kez yemeklerden yirmi dakika önce bir veya iki kapsül.


Gliserinden ayrıştırılmış meyan (DGL), bağırsak duvarının iyileşmesini desteklemede etkili olan özel bir meyan ekstresidir. Mide asidi reflüsü nedeniyle yemek borusunda ciddi bir tahriş varsa yemeklerden yirmi dakika önce bir veya iki adet 380 mg çiğnenebilir DGL tabletini çiğneyin.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Sindirimin iyileşmesi ve semptomların azalması, iyileşmenin açık göstergeleridir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis ya da tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgilerin bir sağlık uzmanından alınan tavsiyelerin yerini alacağı düşünülmemelidir.

Eklemler

Eklem Sağlığı nedir?


Eklem sağlığı kıkırdak, tendonlar ve bağlar gibi yapıların eklemin işlevindeki rollerini yerine getirebilmesini ifade eder. Eklem yapısının ve işlevinin korunması, artrit (eklem iltihabı) ile mücadelede kritik öneme sahiptir.


Osteoartrit (dejeneratif eklem hastalığı olarak da bilinir), artritin en yaygın biçimidir. Kıkırdak dejenerasyonundan kaynaklanır. Kıkırdak, eklem işlevinde önemli bir rol oynar. Jel benzeri yapısı sayesinde bir amortisör görevi görerek eklem uçlarına koruma sağlar. Eklemdeki kıkırdak olmadan, kemik tam tabiriyle kemiğe sürtünerek eklemde ağrı, deformite, iltihaplanma ve hareket kısıtlılığına yol açar.

Zayıf eklem sağlığına ne neden olur?


Birincil neden, yaşlanmanın dejeneratif "aşınma ve yıpranma" sürecinin de devreye girmesidir. Onlarca yıllık kullanımın kümülatif etkileri, kıkırdağın kolajen matrisini zorlayarak dejeneratif değişikliklere yol açar. Kıkırdak üzerindeki stres, kıkırdak bileşenlerini tahrip eden enzimlerin salınmasına neden olur. Yaşlanmayla birlikte normal kıkırdak yapılarını yenileme ve üretme kapasitesi azalır. Çoğu zaman, bireylerin yaşlandıkça kolajeni yenileyememesi besin faktörleriyle ilişkilidir.

Eklem Sağlığında hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Eklem sağlığını korumaya yönelik belki de en önemli beslenme önerisi, kilonun normal aralıkta tutulması ya da normal aralığa gelmesi için kilo verilmesi yönündedir. Fazla kilo, ağırlık taşıyan eklemlerde stresin artması anlamına gelir. Bu, osteoartrit riskini büyük ölçüde artırır.


Meyve ve sebzeler açısından zengin bir beslenme, eklemleri hasara karşı koruyabilen doğal bitki bileşikleri nedeniyle eklem sağlığı için önemlidir. Özellikle kiraz, yaban mersini, böğürtlen ve çilek gibi flavonoid bakımından zengin meyveler faydalıdır. Sarımsak, soğan, Brüksel lahanası ve lahana gibi kükürt içeren gıdalar da önemlidir. Artrit hastalarının tırnaklarındaki kükürt içeriği, artriti olmayan sağlıklı kişilere göre daha düşüktür.


Eklem sağlığı için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


OsteoMove, optimum düzeylerde glukozamin sülfat, kondroitin sülfat, MSM dahil olmak üzere ekleme özgü besin desteğine ek olarak kıkırdak ve bağ dokulara yönelik diğer temel besinleri içeren kapsamlı bir bileşimdir. Dozaj: Günde iki tablet.


Glukozamin sülfat, kıkırdağın temel yapısal bileşenleri olan glikozaminoglikanlar (GAG) olarak bilinen eklem moleküllerinin üretimini uyarır. Glukozamin sülfatla yapılmış ve yayınlanmış 30'u aşkın klinik çalışma, glukozamin sülfatın eklem sağlığını iyileştirmede %72-95 genel başarı oranı sağladığını göstermiştir. Dozaj: Günde 1,500 mg.


MSM (metil-sülfonil-metan), insan vücudundaki ana kükürt formudur. Kükürt, eklem dokusu için özellikle önemli bir besindir. Eklem dokusunda kıkırdak, tendon ve bağlardan oluşan bağ dokusu matrisinin stabilizasyonunda rol alır. Klinik çalışmalar MSM'nin osteoartritteki faydalarını doğrulamıştır. Dozaj: Günde 1,200-2,000 mg.


Doğal Yumurta Kabuğu Zarı (NEM) bir glukozamin, kollajen, HA ve diğer bağ dokusu bileşenlerinin kaynağıdır. Son çalışmalar, NEM'nin osteoartrit ve diğer eklem sağlığı sorunları nedeniyle ağrı, sertlik ve hareket kabiliyetinde bozulma yaşayan insanlarda hızlı bir rahatlama sağladığını göstermektedir. Bir klinik çalışmada, NEM 30 günlük kullanımın ardından yan etki olmaksızın ağrıyı ortalama %72 oranında azaltmış ve esnekliği %44 oranında iyileştirmiştir. Dozaj: Günde 500 mg.


Eklem dokusunda S-Adenozil Metiyonin (SAMe) eksikliği, kıkırdağın jel benzeri yapısının ve darbe emici özelliklerinin kaybolmasına yol açar. SAMe takviyesinin osteoartrit tedavisinde faydalı olduğu görülmektedir. Yayınlanmış klinik çalışmalarda, osteoartriti olan toplam 21.524 hasta tedavi edilmiş, ağrı skorlarında ve klinik semptomlarda azalma kaydedilmiştir. Dozaj: Günde iki ila üç kez 200-400 mg.


Kurkumin, zerdeçalın sarı pigmenti olup etkileyici antienflamatuvar etkiler göstermiştir. Theracurmin, yapılan çift kör, plasebo kontrollü bir çalışmada eklem sağlığını iyileştirmede etkili olduğu ortaya konmuş tek form olan, yüksek biyoyararlanımlı bir kurkumin formudur. Hastalara 8 hafta boyunca günde 180 mg kurkumin sağlayan Theracurmin veya günde bir kez plasebo verilmiştir. Sonuçlar, orta ila şiddetli semptomları olan hastalarda Theracurmin grubunda diz ağrısı skorlarının plasebo grubuna göre anlamlı derecede düşük olduğunu göstermiştir. Theracurmin ayrıca selekoksib (Celebrex) kullanımını da önemli ölçüde azaltmıştır. Dozaj: Theracurmin olarak günlük 90-180 mg kurkumin.


Celadrin®, enflamasyonu azaltan özel setile, esterifiye yağ asitlerinden oluşan tamamen doğal bir matristir. Doğal bir ürün olarak Celadrin®, -benzersiz özellikleri sayesinde enflamasyonu azaltabilir. Krem ve kapsül formunda sunulan Celadrin®'in sonuç verdiği klinik olarak kanıtlanmıştır. Celadrin® krem, ihtiyaca göre etkilenen bölgelere uygulanabilir. Dozaj: Günde 1.000 mg.


Çam kabuğu ve üzüm çekirdeği özütü, antioksidan görevi görerek ve kıkırdak, tendon ve bağların yapısını ve bütünlüğünü güçlendirerek eklem sağlığında gelişme sağlayan faydalı flavonoidler içerir. Dozaj: Günde 150-300 mg.


Önerilerin işe yaradığını nasıl anlarım?


Eklem işlevindeki gelişmeler, hareketlilik ve daha az ağrı veya enflamasyon, eklem sağlığı üzerindeki olumlu etkilerin göstergeleridir. Glukozamin sülfat, MSM ve çam kabuğu veya üzüm çekirdeği özütlerinin etki etmesi genellikle 2-4 hafta olmak üzere biraz zaman alır. Ancak, kıkırdak ve diğer eklem yapılarının üretimini desteklemede çok önemli oldukları için kullanmayı bırakmayın. Theracurmin, NEM ve Celadrin (özellikle Celadrin krem) daha hızlı etki eder.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Karaciğer Sağlığı

Karaciğer Sağlığı Nedir?


Karaciğer vücudun ciltten sonra gelen en büyük ikinci organı (cilt en büyüğüdür) ve en büyük bezidir. Karaciğer 500'ün üzerinde farklı görevi yerine getirir. Karaciğerin önemli işlevlerinden sadece birkaçını şöyle sıralayabiliriz:


  • Yağların, amino asitlerin, vitaminlerin ve minerallerin daha kullanılabilir formlara dönüştürülmesinde kritik rol oynar.
  • Hücre zarı bileşikleri (fosfolipitler) ve kolesterol dahil olmak üzere önemli hücresel yapısal bileşenleri oluşturur. Bu bileşenleri vücut genelinde aktaran taşıyıcı proteinleri (lipoproteinler) üretmek de karaciğerin görevidir.
  • Bağışıklık faktörleri, kanın pıhtılaşmasında rol alan proteinler ve alyuvarlarımız için çok önemli olan hemoglobin bileşeni dahil olmak üzere birçok önemli kan proteinini üretir.
  • Amino asitleri parçalayarak atık bir ürün olan üreyi oluşturur. Üre, daha sonra kan dolaşımıyla böbreklere taşınıp idrarla atılır.
  • Demir ve B12 dahil birçok vitamini ve minerali depolar.
  • Ömürleri dolan alyuvarları parçalayıp bileşenlerini geri dönüştürür.

Karaciğer ayrıca toksinleri ve fazla hormonları atmak için kanı filtrelemekten de sorumludur. Karaciğer daha sonra bu toksinlerin kimyasal yapısını değiştirerek suda çözünür hâle gelmelerini ve böylece idrarla atılmalarını sağlar. Atık ürünleri toplayıp karaciğerden uzaklaştıran safra da karaciğer tarafından salgılanır.


Karaciğer Sağlığı neden önemlidir?


Karaciğer sağlığı, yaşam kaliteniz için çok önemlidir. Karaciğerinize aşırı yük binmişse vücudunuz, toksinleri atmak için daha fazla enerji harcar. Bu yüzden enerji düzeyiniz düşük olabilir. Bu durumda diğer vücut faaliyetleri için yeterli enerji kalmaz. Karaciğerinizi desteklemek, enerji düzeyinizi zirveye çıkarmaya yardımcı olacaktır.


Karaciğer sağlığında hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Karaciğeri aşırı zorlamaktan kaçınarak sağlığını destekleyin. Sigara kullanmayın, alkol tüketimini sınırlandırın veya tamamen kesin ve temizleme çözücüleri ile böcek ilaçları başta olmak üzere zararlı kimyasallardan kaçınmaya çalışın. Karaciğerinizin daha iyi çalışmasını desteklemeye yönelik en önemli beslenme önerileri aynı zamanda genel sağlık için de yararlıdır: Doymuş yağlardan, rafine şekerden ve alkolden kaçının; her gün en az 1 buçuk litre su için; yüksek lifli ve besleyici içeriklerinden faydalanmak için bol bol sebze ile bakliyat tüketin.


Özellikle vücudunuzun toksinlerden arınma sürecinin çeşitli aşamalarında kullanılan onlarca enzimi üretmesi ve etkinleştirmesi için ihtiyaç duyduğu besinleri içeren bazı gıdalar oldukça faydalıdır. Bu tür gıdalardan bazıları:


  • Sarımsak, baklagiller, soğan, yumurta ve yüksek sülfür içeriğine sahip diğer besinler.
  • Armut, yulaf kepeği, elma ve baklagiller gibi suda çözünür lif açısından zengin kaynaklar.
  • Brokoli, brüksel lahanası ve lahana başta olmak üzere lahana familyasından sebzeler.
  • Enginar, pancar, havuç, karahindiba ve zerdeçal, tarçın ile meyan kökü gibi birçok bitki ve baharat.
  • Buğday çimi suyu, kurutulmuş arpa çimi suyu, chlorella ve spirulina gibi yeşil gıdalar.

Karaciğer Sağlığı için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.

Natural Factors Karaciğer Sağlığı Formülü, toksinlere bağlanarak sistemden atmaya yardımcı olması için karaciğer tarafından kullanılan bir besin maddesi olan glukuronat da dahil olmak üzere karaciğeri destekleyen özel besin faktörlerini sunar. Ayrıca alfa-lipoik asit, Silybin Phytosome®, meyan kökü ekstresi ve karaciğer sağlığına yönelik diğer önemli takviyeleri içerir. Günlük dozaj, ağırlığınıza ve istediğiniz takviye düzeyine bağlı olarak bir ila üç kez iki kapsüldür.


Alternatif olarak kullanabilecekleriniz:


Alfa-lipoik asit, sülfür içerikli ve vitamin benzeri bir maddedir. Hücresel enerjinin (ATP) üretimi kapsamındaki iki hayati reaksiyonda gerekli kofaktör olarak önemli bir rol oynar. Karaciğeri serbest radikal hasarından korur ve ayrıca toksinlerden arınmaya yönelik reaksiyonları desteklemeye yardımcı olur. Klinik ön bulgular bu maddenin, karaciğer sağlığını desteklemede büyük faydaları olduğunu göstermiştir. Dozaj: Günde 400 ila 600 mg.


Silybin Phytosome®, fosfatidilkoline bağlı özel bir deve dikeni ekstresidir. Çok sayıda bilimsel araştırma, Silybin Phytosome'un daha iyi emildiğini ve normal deve dikeni ekstresinden daha iyi sonuçlar verdiğini göstermektedir. Silybin Phytosome, bilinen en güçlü karaciğer koruyucu maddelerden biridir. Ayrıca hasar görmüş olanların yerini alacak yeni karaciğer hücrelerinin üretimini uyarır. Dozaj: Günde 240 ila 360 mg.


Theracurmin, zerdeçala sarı pigmenti veren kurkuminin özel bir formudur. Plasebo kontrollü çift kör bir çalışmada karaciğer sağlığını geliştirici özelliği ortaya konan bu özel form, piyasada sunulan kurkumin ürünleri arasındaki en yüksek emilime sahiptir. Dozaj: Günde 60 ila 90 mg.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Karaciğer sağlığını takip etmek için kan testleri kullanılabilir. Bu testler kandaki karaciğer hücrelerinden enzim düzeylerini ölçer. Karaciğerde hassasiyet veya hasar oluşması durumunda kandaki enzimler yükselir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgilerin bir sağlık uzmanından alınan tavsiyelerin yerini alacağı düşünülmemelidir.

Sarı Nokta Hastalığı

Sarı Nokta Hastalığı nedir?


Sarı nokta, retinada görüntülerin odaklandığı alandır. Gözün detaylı görmeden sorumlu kısmıdır. Yaşa bağlı sarı nokta hastalığı, Amerika Birleşik Devletleri'nde elli beş yaş ve üstü kişilerde ciddi görme kaybının başlıca nedenidir.


Sarı nokta hastaları bulanık görebilir, düz nesneleri biçimsiz veya yamuk olarak algılayabilir, görüş alanlarının merkezinin yakınında veya çevresinde bir karartı görebilir ve okurken kelimelerin bazı kısımlarını görmeyebilirler. Sarı nokta hastalarının çevresel görüşleri genellikle iyidir. Bu hastalar, yalnızca doğrudan önlerinde bulunan nesneleri göremezler.’


Sarı Nokta Hastalığının nedenleri nelerdir?


Sarı nokta hastalığı için başlıca risk faktörleri sigara kullanımı, yaşlanma, damar tıkanıklığı (damarların sertleşmesi) ve yüksek tansiyondur. Bu hastalığın, katarakta neden olan hasar tipine benzer şekilde serbest radikal hasarının bir sonucu olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan retinaya taşınan kan ve oksijen miktarının azalması, sarı nokta hastalığına yol açan ilk ve temel faktördür.


Sarı nokta hastalığında hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Meyve ve sebze açısından zengin bir beslenme alışkanlığı, yaşa bağlı sarı nokta hastalığı riskindeki düşüşle ilişkilendirilmiştir. Bu koruyucu etkinin, antioksidan vitamin ve mineral alımının artmasının sonucu olduğu varsayılmaktadır. Öte yandan yaşa bağlı sarı nokta hastalığına karşı koruyuculuk konusunda flavonoidlerle birlikte karoten lütein, zeaksantin ve likopen gibi “esansiyel olmayan” çeşitli gıda bileşenlerinin C vitamini, E vitamini ve selenyum gibi geleneksel besleyici antioksidanlardan daha da büyük bir öneme sahip olduğu kanıtlanmıştır. Başta merkezî kısmı (fovea) olmak üzere sarı nokta, sarı rengini yüksek lütein ve zeaksantin konsantrasyonuna borçludur. Bu sarı karotenler, retinanın detaylı görmeden sorumlu bölgesindeki oksidatif hasarı önleme işlevi görür ve kuşkusuzdur ki sarı nokta dejenerasyonunun ilerlemesine karşı korunmada temel bir rol oynar.


Bu karotenleri içeren gıdalar arasında likopen kaynağı olan yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, lahana, karalahana, kıvırcık lahana, hardal ve şalgam, kırmızı biber ile domates ve diğer karotenoid kaynağı olan mısır, bal kabağı, tatlı patates ve havuç yer alır.


Sarı nokta hastalığında hangi besin takviyeleri önemlidir?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Lütein takviyesinin, sarı nokta hastalığının ilerlemesini durdurabildiği ve ayrıca görme işlevinde önemli ölçüde iyileşme sağlayabileceği ortaya konmuştur. Dozaj: Üç ay boyunca günde 15-20 mg alın, ardından günde 5-6 mg'lık devam dozunu almayı sürdürün.


Avrupa yaban mersini, ginkgo biloba, üzüm çekirdeği veya çam kabuğu ekstresi, göz yapılarına yönelik muazzam bir koruma sağlayan güçlü antioksidan flavonoidler içerir. Sarı nokta hastalığına yönelik programa bu ekstrelerden biri muhakkak dahil edilmelidir. Dozaj: Günde 240 ila 320 mg.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


En iyi yöntem temel bir göz muayenesinden geçmek ve en az altı ay boyunca programı takip ettikten sonra yeniden muayene olmaktır. Durumda kötüleşme olmadıysa veya iyileşme belirtileri varsa başarı elde edilmiş sayılır.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgilerin bir sağlık uzmanından alınan tavsiyelerin yerini alacağı düşünülmemelidir.

Erkeklerde Zindelik

Erkeklerde Cinsel Zindelik Nedir?


Erkeklerde cinsel zindeliğin temel unsurları, erekte olma ve ereksiyonu sürdürme kabiliyetinin yanı sıra üreme için yeterli miktarda canlı sperme sahip olmaktır. 50 yaşın üzerindeki her dört erkekten yaklaşık biri iktidarsızlık sorunu yaşamaktadır. Bir çiftin erkek partnerdeki kısırlık nedeniyle çocuk sahibi olamaması, birçok erkek için duygusal açıdan oldukça sıkıntı yaratıcı bir durumdur. Amerika Birleşik Devletleri'nde 15 ila 50 yaş arasındaki erkeklerin yaklaşık %6'sının kısır olduğu tahmin edilmektedir. Erkek kısırlığı, genellikle sperm sayısı veya kalitesindeki anomaliden kaynaklanır. Bir yumurtayı döllemek için yalnızca bir sperm yeterli olsa da erkekler, ejakülasyon sırasında ortalama 200 milyon civarında spermi dışarı atar. Bununla birlikte dişi üreme sistemindeki doğal bariyerler nedeniyle yumurtanın yakınına ulaşabilen sperm sayısı yalnızca 40 civarıdır. Ejakülasyondaki sperm sayısı ile üreme kabiliyeti arasında güçlü bir ilişki vardır.


Erkeklerde Cinsel Zindeliği etkileyen faktörler nelerdir?


Erkeklerde cinsel zindeliği zayıflatan faktörler arasında yüksek tansiyon, depresyon ve alerji gibi sağlık sorunlarına yönelik kullanılan çeşitli reçeteli ilaçlar ile damarların sertleşmesi (damar tıkanıklığı), diyabet ve düşük testosteron yer alır. Peniste damar sertleşmesi, 50 yaşın üzerindeki erkeklerin yarısından fazlasında erektil disfonksiyonun (ED) birincil nedenidir. Viagra ve Cialis gibi ilaçlar, erektil dokuya kan akışında yapay bir iyileşme sağladığı için bir süre işe yarar. Ancak etkili ve uzun vadeli çözüm; diyet, yaşam tarzı ve uygun takviyeler ile damar sağlığını iyileştirmekten geçer.


Toplam sperm sayısını ve sperm kalitesini etkileyen faktörler, çeşitli çevresel faktörler ile beslenme ve yaşam tarzı faktörlerini içerir.


Erkeklerde Cinsel Zindelik için hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Cinsel işlevin ideal bir şekilde sürdürülmesinin yolu ideal beslenmeden geçer. Başta sebzeler, meyveler, kepekli tahıllar, baklagiller, kabuklu yemişler ve tohumlar olmak üzere işlenmemiş gıdalar açısından zengin bir beslenme son derece önemlidir. Kalp sağlığı konusundaki önemli faktörler, erkeklerde cinsel zindelik için de büyük önem taşır.


Erkeklerde Cinsel Zindelik için hangi besin takviyeleri önemlidir?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Cinsel işlev açısından en önemli iz mineralin çinko olması mümkündür. Menide yüksek miktarlarda sperm bulunur. Sık boşalmak, vücütta depolanan çinko miktarının büyük ölçüde azalmasına yol açabilir. Bilindiği kadarıyla vücut, bu önemli iz minerali korumak için çinko eksikliğine cinsel dürtüyü azalttığı bir mekanizmayla karşılık verir. Dozaj: Günde 30 ila 45 mg.


Arjinin, kan damarlarında azot monoksit oluşumunu artırır ve erektil dokuya kan akışını iyileştirebilir. Çift kör bir çalışmada, L-arjinin alan hastaların %31'i cinsel işlevde önemli bir iyileşme bildirirken bu oran kontrol grubunda yalnızca %11 olmuştur. Dozaj: Günde 1.000 ila 3.000 mg.


Üzüm çekirdeği veya çam kabuğu ekstresi, prosiyanidolik oligomerler olarak bilinen flavonoidler içerir. Çift kör bir çalışmada bu flavonoidlerin erektil dokulardaki azot monoksit üretimini tek başına arjininden daha fazla artırarak arjininin faydalarını önemli ölçüde desteklediği gösterilmiştir. Dozaj: Günde 150 ila 300 mg.


Tongkat ali veya diğer adıyla longjack (Eurycoma longifolia Jack), Güneydoğu Asya'da erkek cinsel zindeliği için kullanılan geleneksel bir şifa kaynağıdır. Kemirgenler üzerinde yapılan birkaç deneysel çalışma, longjack bitkisinin cinsel davranışı iyileştirici özelliğini ortaya koymuştur. Bu çalışmalarda hâlsiz ve iktidarsız farelerde etkileyici sonuçlar görülmüştür. Hatta bu bitkinin ekstresinin cinsel işlev bozukluğu ve erkek kısırlığı tedavisinde kullanımı için Malezya hükümeti ile Massachusetts Teknoloji Enstitüsü tarafından ortak patent alınmıştır. İnsanlar üzerinde yapılıp yayınlanan tek çalışma, rastgele seçilen 14 erkeğin günde 100 mg suda çözünür longjack ekstresi veya plasebo alan iki gruba ayrıldığı küçük kapsamlı bir pilot çalışmadır. Sonuçlar, longjack bitkisinin yağsız vücut kitlesini artırdığını, vücut yağını azalttığını ve kas gücü ile boyutunu artırdığını göstermiştir.


Azgın teke otu (Epimedium sp.), geleneksel Çin tıbbında erkeklerde cinsel işleve yönelik faydaları nedeniyle uzun yıllardır değerli addedilen bir takviyedir. Deneysel çalışmalarda bu bitkinin, icariin olarak bilinen ve sildenafil etken maddesine (Viagra) benzer şekilde erektil dokudaki azot monoksit düzeylerini artırma etkisi gösteren bir madde içerdiği saptanmıştır. Hatta azgın teke otu, Çin tıbbında kökenleri geçmişe dayanan kullanımı nedeniyle Viagra'nın ABD patentinin kısmi iptalinin dayanağı olmuştur. Ne yazık ki azgın teke otunun erkeklerde cinsel işlevi iyileştirmek amacıyla tek başına kullanımının araştırıldığı klinik bir çalışma bulunmamaktadır. Ancak bu bitkinin, bitkisel bir formülün parçası olduğu küçük kapsamlı birkaç çalışma mevcuttur.


Karnitin, uygun sperm üretimi için kritik bir bileşiktir. Düşük karnitin düzeyi; sperm gelişiminin, işlevinin ve hareketliliğinin büyük ölçüde azaldığı anlamına gelir. Beslenmede karnitin takviyesinin, erkeklerde fertilitenin geri kazanılmasında yararlı olduğu kanıtlanmıştır. Karnitin, spermlerin gerektiği gibi oluşup işlev görmesine olanak tanıyan ideal enerji üretimi için gereklidir. Dozaj: Günde 1.500 mg.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Cinsel performansta iyileşmeler


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgilerin bir sağlık uzmanından alınan tavsiyelerin yerini alacağı düşünülmemelidir.

Menopoz

Menopoz Nedir?


Menopoz, kadınların âdetten kesilmesi anlamına gelir. Kadınlar için menopoz yaşı genelde 50 olmakla birlikte menopoz, 40 gibi erken bir yaşta veya 55 gibi geç bir yaşta başlayabilir. Menopoz teşhisinde yaygın olarak kabul gören standart, 6 ila 12 aylık bir süre boyunca âdet görülmemiş olmasıdır.


En yaygın menopoz şikayetleri sıcak basması, baş ağrısı, vajinit, idrar yolu enfeksiyonlarında sıklık, el ile ayaklarda soğukluk, unutkanlık ve odaklanma sorunudur.


Menopoz nedenleri nelerdir?


Menopoz dönemi, yumurtalıklardaki yumurta rezervinin tükenmesiyle başlar. Yumurtalıklardaki rezervin “tükenmesi”, doğal yaşam döngüsü içinde gerçekleşir. Bir yenidoğanın vücudunda yaklaşık bir milyon yumurta (ova) bulunur. Bu sayı ergenlikte yaklaşık 300.000 ila 400.000'e düşer ancak üreme çağında gerçek manada olgunluğa ulaşan yumurtaların sayısı yalnızca 400 civarıdır. 50 yaşına gelen bir kadının yumurtalıklarında çok az yumurta kalmıştır. Menopozla birlikte aktif foliküllerin (yumurtaları barındıran hücreler) eksikliği, östrojen ve progesteron üretiminin azalmasına neden olur. Hipofiz bezi, östrojendeki bu düşüşe yanıt olarak daha fazla folikül uyarıcı hormon (FSH) ve lüteinizan hormon (LH) salgılar.


Menopozda hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Menopoz semptomlarını hafifletmek için temel beslenme önerisi, hayvansal gıdaların miktarını azaltmak ve özellikle de fitoöstrojen oranı yüksek bitkisel gıdaların miktarını artırmaktır. Fitoöstrojenler, östrojen reseptörlerine bağlanabilen bitkisel bileşiklerdir ve üretimi sonlanan östrojenin etkisini kısmi olarak sağlayabilir. Fitoöstrojen içeriği yüksek gıdalar arasında soya fasulyesi ve soya gıdaları, keten tohumu, kabuklu yemişler, tam tahıllar, elma, rezene, sap kerevizi, maydanoz ile yonca bulunur. Ağırlıklı olarak bitkisel bir beslenme tarzının benimsendiği kültürlerde sıcak basması ve diğer menopoz semptomlarının nadiren ortaya çıkmasının, yüksek miktarda fitoöstrojen alımı ile açıklanabileceği düşünülmektedir. Besinlerden alınan fitoöstrojen miktarını artırmak; sıcak basmalarını azaltmaya, vajinal hücrelerin olgunlaşmasında artışa ve kemik erimesini (osteoporoz) yavaşlatmaya yardımcı olur.


Menopoz için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Magnezyum, damarların esnekliğini artırmaya yardımcı olabilir. Düşük magnezyum düzeylerinin, damarları hormonal değişikliklere karşı daha duyarlı hâle getirerek sıcak basması hissine neden olabildiği düşünülmektedir. Magnezyum takviyesiyle bu damarlar daha dayanıklı hâle gelir ve böylece sıcak basması atakları ortadan kalkar. Dozaj: Günde üç kez 150 ila 250 mg sitrat formunda magnezyum.


Karayılan otu (Cimicifuga racemosa) ekstresi, menopoz semptomlarına yönelik doğal yaklaşımlar arasında en iyi araştırılmış olandır. Çalışmaların tümü olmasa da çoğu oldukça olumlu sonuçlar ortaya koymuştur. Örneğin, 80 hastaya 12 hafta boyunca karayılan otu ekstresi (günlük 4 mg 27-deoksiaktin sağlayacak şekilde günde iki kez iki tablet), konjuge östrojenler (günde 0,625 mg) veya plasebo verilen bir çalışmada en iyi sonuçlar, karayılan otu ekstresi kullanan hastalarda gözlemlenmiştir. Karayılan otu kullanan grupta her gün deneyimlenen sıcak basması ataklarının sayısı, ortalama 5'ten 1'e düşmüştür. Östrojen kullanan grupta ise bu sayı, 5'ten yalnızca 3,5'e düşmüştür. Üstelik çalışma, karayılan otunun vajinal duvarı güçlendirici etkisini göstererek daha etkileyici bir sonucu da ortaya koymuştur. Dozaj: Günde iki kez 2 mg'lık 27-deoksiaktin sağlamaya yetecek miktarda karayılan otu ekstresi.


Menopoz semptomları deneyimleyen kadınlardaki yararlı etkileri ön çalışmalarla ortaya konmuş olan kırmızı yonca (Trifolium pratense) ekstresi Promensil® ise karayılan otuna alternatif olarak kullanılabilir. Kırmızı yonca, soya izoflavonlarına benzer etki gösteren fitoöstrojenler açısından oldukça zengindir. Promensil dozajı günde 40 ila 80 mg'dır.


Natural Factors tarafından östrojenlerin ve ksenoöstrojenlerin toksik etkilerini azaltmak için tasarlanmış özel bir formül olan EstroSense'in, karayılan otunun tek başına kullanımıyla olumlu sonuç alamayan bazı kadınlara yardımcı olduğu gözlemlenmiştir. Günde iki kez 2 kapsül alın.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Menopoz semptomlarında azalma.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgilerin bir sağlık uzmanından alınan tavsiyelerin yerini alacağı düşünülmemelidir.

Migren

Migren Baş Ağrısı Nedir?


Migren, başın bir tarafında zonklama şeklindeki şiddetli ağrı ile kendisini gösteren vasküler tip bir baş ağrısıdır. Migren ağrısı, zonklama şeklindeki şiddetli bir ağrıyla karakterizedir. Genellikle başın sadece bir tarafında hissedilir. Bazı migrenler uyarı vermeden ortaya çıksa da birçok migren hastasında ağrı başlangıcından önce uyarı semptomları (“aura”) görülür. Tipik aura atakları birkaç dakika sürer ve görüşte bulanıklık veya parlak noktalar, kaygı, yorgunluk, düşünme güçlüğü ve vücudun bir tarafında uyuşma ya da karıncalanmayı kapsar.


Migren Baş Ağrısının nedenleri nelerdir?


Migren baş ağrısı ve damarlarda oluşan değişiklikler arasındaki ilişkiyi destekleyen önemli kanıtlar ortaya konmuştur. Migren mekanizması üç aşamalı bir süreç olarak tanımlanabilir: başlangıç, ön belirtiler (baş ağrısının başlaması ile kendisini hissettirmesi arasındaki süre) ve baş ağrısı. Belirli bir atağın başlangıcı, belirli bir stres etkeni ile ilişkilendirilebilse de ağrı başlangıcının zaman içinde biriken farklı stres etkenlerine bağlı olduğu görülmüştür. Bu stres kaynakları nihayetinde serotonin metabolizmasını etkiler. Kritik bir hassasiyet noktasına (veya eşiğine) ulaşıldığında“kademeli” olarak ilerleyen bir süreç tetiklenerek domino etkisine benzer bir şekilde baş ağrısına neden olur. Migren tetikleyicilerinin yaygın bazı örnekleri arasında besin alerjileri, histamin salınımına yol açan gıdalar, alkol (özellikle kırmızı şarap), stres, hormonal değişiklikler (ör. âdet görme, ovülasyon, doğum kontrol hapları) ve atmosfer basıncı başta olmak üzere hava değişiklikleri yer alır.


Migren Baş Ağrısında hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Gıda alerjisi veya hassasiyeti migren baş ağrılarının birincil nedeni olabilir. Plasebo kontrollü çift kör birçok çalışma, kişide alerjiye yol açan besinlerin tespit edilmesinin ve bunlardan kaçınılmasının, hastaların çoğunda baş ağrısı semptomlarını ortadan kaldıracağını veya büyük ölçüde azaltacağını göstermiştir. Gıda alerjisi/intoleransı, büyük ölçüde trombositlerin serotonin ve histamin salgılamasının bir sonucu olarak migren atağına neden olur. Ayrıca olgunlaştırılmış peynirler, bira, konserve incir, tavuk ciğeri, çikolata, gıda katkı maddeleri, salamura balık, taze bakla kabuğu, şarap ve bira mayası gibi gıdalar, hassas kişilerde kan damarlarının genişlemesine neden olarak migreni tetikleyebilen histamin, tiramin ve/veya diğer bileşikleri içerir.’ Kırmızı şarabın baş ağrısına neden olma olasılığı, beyaz şaraba göre çok daha fazladır çünkü daha yüksek fenol seviyeleri ve 20 ila 200 kat daha fazla histamin içerir.


Daha fazla bilgi için Gıda Alerjisi bölümüne gidin.


Migren Baş Ağrısında hangi besin takviyeleri önemlidir?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


5-Hidroksitriptofanın ilaç tedavisi kadar etkili ve hatta ilaç tedavisinden daha güvenli olabileceği kanıtlanmıştır. 5-HTP, serotoninin dolaysız yapı taşıdır. Migren hastalarının dokularındaki serotoninin düşük düzeyde olması, araştırmacıların migreni “düşük serotonin sendromu” olarak adlandırmasına yol açmıştır. Düşük serotonin düzeylerinin, kronik baş ağrısı olan hastaların ağrı eşiğini düşürdüğü düşünülmektedir. Bu iddia, otuz beş yılı aşkın süredir yürütülen araştırmalar tarafından güçlü bir şekilde desteklenmektedir. Serotonin öncülü olan 5-hidroksitriptofan (5-HTP) ile yapılan ve pozitif klinik sonuçlar elde edilen çift kör çalışmalar da bu araştırmalara dahildir. Önerilen dozaj yetişkinlerde günde 50 ila 100 mg ve çocuklarda vücut ağırlığının 1 kilogramı başına 5 mg'dır (2,2 libre).


Riboflavin takviyesiyle migren baş ağrılarını önlemede etkileyici sonuçlar elde edilmiştir. Migren baş ağrısının nedenlerini açıklayan birçok teori vardır. Bu teorilerden birine göre migrene, baştaki damarların enerji üreten hücre birimlerinde (mitokondri) üretim miktarının düşmesi neden olmaktadır. Bu nedenle B2 vitamininin (riboflavin) hücresel enerji üretimini artırma potansiyeli nedeniyle migreni önleyici etkisi olabileceği düşünülmektedir. Riboflavin (günlük 400 mg) ile yapılan çift kör bir çalışmada, en az %50'lik bir iyileşme gösteren hastaların oranı, plasebo için %15 iken riboflavin için %59 olarak saptanmıştır. Riboflavin kullanımıyla ilişkilendirilen herhangi bir yan etki görülmemiştir.


Birçok araştırmacı hem migren hem de stres kaynaklı baş ağrıları ile düşük magnezyum düzeyleri arasında önemli bağlantılar bulmuştur. Bu açıdan magnezyum eksikliği birçok baş ağrısı vakasında önemli bir rol oynuyor olabilir. Magnezyum eksikliğinin, migren atağına veya stres kaynaklı baş ağrısına neden olabilecek durumlara zemin hazırladığı bilinmektedir. Migren hastalarında beyin ve dokulardaki magnezyum konsantrasyonlarının düşük olduğu görülmüştür. Magnezyumun temel işlevlerinden biri damarların esnekliğini korumak ve sinir hücrelerinin aşırı uyarımını önlemek olduğu için bu durum takviye ihtiyacını gösterir.’ Magnezyum takviyesi, migren baş ağrılarını önlemede oldukça etkili olabilir. Önerilen dozaj günde üç kez 150 ila 250 mg'dır. Sitrat, malat veya aspartata bağlı magnezyum, müshil etkisi yaratabilen magnezyum sülfat, hidroksit veya oksit gibi inorganik formlardan daha iyi emilir ve daha iyi tolere edilir.


Birçok çift kör çalışmada kabalak bitkisinden (Petasites hybridus) elde edilen standardize edilmiş bir ekstre olan Petadolex®'in etkisi gösterilmiştir. Bir çalışmada auralı ve aurasız baş ağrısından muzdarip olan 60 hasta, 12 hafta boyunca günde iki kez 50 mg Petadolex almıştır. Petadolex atak sıklığını, başlangıca kıyasla 4 haftalık kullanımdan sonra %46, 8 haftalık kullanımdan sonra %60 ve 12 haftalık kullanımdan sonra %50 oranında azaltmıştır (plasebo grubu: sırasıyla %24, %17 ve %10).


Zencefilin (Zingiber officinalis) migren baş ağrılarını önlemede etkili olduğuna yönelik bulgular mevcuttur. Zencefilin en iyi formu ve uygun dozajı ise henüz netlik kazanmamıştır. Taze zencefilin [dozaj günde yarım santim (çeyrek inç) kadar bir dilime tekabül eden 10 g] ve zencefilin en aktif anti-inflamatuar bileşenlerinin bulunduğu, %20 gingerol ile shogaol içerecek şekilde standardize edilmiş zencefil özü preparatının (günde üç kez 100-200 mg doz) en etkili ve en aktif formlar olması mümkündür.



Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlığa ilişkin teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime veya başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgilerin bir sağlık uzmanından alınan tavsiyelerin yerini alacağı düşünülmemelidir.

Ruhsal Durum

Duygu Durumu Nedir?


Duygu durumu, nasıl hissettiğimizi belirtir. En yaygın duygu durumu bozukluğu, aşağıdaki ek belirtilerle ilişkilendirilen depresyondur:


  1. İştahsızlıkla birlikte kilo kaybı veya artan iştahla birlikte kilo alımı
  2. Uykusuzluk veya aşırı uyku alışkanlıkları (hipersomni)
  3. Fiziksel hiperaktivite veya hareketsizlik
  4. Her zaman yapılan faaliyetlere duyulan ilginin veya alınan keyfin kaybı ya da cinsel istekte azalma
  5. Enerji kaybı, halsizlik hissi
  6. Değersizlik, kendini suçlama veya yersiz suçluluk hissi
  7. Düşünme veya odaklanma yeteneğinde azalma
  8. Tekrarlayan ölüm veya intihar düşünceleri

Bu sekiz belirtiden beşi klinik depresyona işaret eder; belirtilerin dördüne sahip bir birey muhtemelen depresyondadır. Klinik depresyon olarak adlandırılabilmesi için belirtilerin en az bir ay boyunca devam etmesi gerekir. Daha fazla bilgi için lütfen uygun bir sağlık kuruluşuna başvurun.


Duygu durumu bozukluğuna ne neden olur?


Duygu durumumuz, psikolojik ve fizyolojik faktörler arasındaki etkileşimin sonucudur. Başka bir deyişle, hissettiklerimizi belirleyen şey, zihinsel odağımızın (ör. alışılmış düşünceler, içsel konuşma, iyimserlik derecesi vb.) ve çeşitli fiziksel faktörlerin (ör. beslenme durumu, hormonlar, ağrı ve iltihaplanma derecesi vb.) sonucudur. Stres ve düşük uyku kalitesi genellikle duygu durumunu etkileyen önemli faktörlerdir. Ayrıca birçok ilaç/uyuşturucu madde (reçeteli, yasa dışı, alkol, kafein, nikotin vb.) duygu durumunu etkileyebilir.


Olumlu bir Duygu Durumunu desteklemede hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Herhangi bir besinin ve özellikle B12 vitamini, folik asit, diğer B vitaminleri ve omega-3 yağ asitlerinin eksikliği beyin fonksiyonunu değiştirebilir ve depresif bir duygu durumuna, anksiyeteye ve diğer ruhsal bozukluklarına yol açabilir. Ayrıca beynin düzgün çalışması için sürekli kan şekeri gerektiğinden, hipoglisemiden (düşük kan şekeri) kaçınılmalıdır. Hipoglisemi belirtileri hafif ila şiddetli olarak çeşitlilik gösterebilir ve bunlar arasında depresyon, anksiyete, çabuk öfkelenme ve diğer psikolojik rahatsızlıklar, yorgunluk, baş ağrısı, bulanık görme, aşırı terleme ve zihin bulanıklığı bulunur. Beslenme düzeninden rafine karbonhidratların ve kafeinin (hipoglisemiyi şiddetlendirebilir) çıkarılması, bazen hipoglisemiden muzdarip birçok kişide duygu durumunu iyileştirmek için yeterlidir.


Duygu Durumunu iyileştirmek için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Balık yağı, duygu durumumuz da dahil olmak üzere beyinle ilgili herhangi bir sorunu düzeltmede özellikle önemlidir. Uzun zincirli omega-3 yağ asitleri eikosapentaenoik asit (EPA) ve dokosaheksaenoik asit (DHA), beyin hücre zarının sağlığı için kritik öneme sahiptir. Düşük EPA ve DHA düzeyleri, duygu durumunu ve davranışları da etkileyebilen beyin hücresi yapısının ve işlevinin değişmesine neden olur. Dozaj: 3.000 mg EPA+DHA.


5-Hidroksitriptofan (5-HTP), bir Afrika bitkisinin (Griffonia simplicifolia) tohumundan elde edilir ve duygu durumumuzu düzenleyen önemli bir beyin kimyasalı olan serotoninin doğrudan öncüsüdür. 5-HTP, serotonin düzeylerini artırmaya ek olarak duygu durumumuzu iyileştiren endorfin ve diğer nörotransmitter düzeylerinde artış sağlar. Çok sayıda çift kör çalışma, bu duygu durumunu iyileştirme etkisini doğrulamıştır. Genel öneri günde üç kez 50 ila 100 mg'dır (en iyi sonuç için yemeklerden önce alın, gastrointestinal rahatsızlığı önlemek için tercihen "enterik kaplamalı" bir ürün kullanın).


Sarı kantaron ekstresi(Hypericum perforatum) artık çok tanınan, doğal bir duygu durumu iyileştiricidir. Sarı kantaron ekstresi (%0,3 hiperisin içeriği) için dozaj günlük 900 ila 1800 mg'dır. Sarı kantaron ekstresi karaciğerde ve bağırsakta belirli ilaçları etkisiz hale getiren enzimleri aktive ettiğinden varfarin (Coumadin®) gibi antikoagülanlar, siklosporin, indinavir ve doğum kontrol hapı kullanıyorsanız bir hekime danışmadan sarı kantaron ekstresi kullanmayın.


Dehidroepiandrosteron (DHEA) düzeyleri genel olarak yaşlandıkça düşer ve duygu durumunu kötüleştirebilir. 45 yaş üstü erkeklere hafif destek için önerilen dozaj günlük 15 ila 25 mg'dır. 45 yaş üstü kadınlar için dozaj günlük 5 ila 15 mg'dır.


S-adenozil metiyonin (SAMe), serotonin ve diğer nörotransmitterler dahil olmak üzere birçok beyin bileşiğinin üretiminde kullanılır. Yayınlanmış klinik çalışmalarda, SAMe takviyesinin duygu durumunu iyileştirmede faydalı olduğu ortaya konmuştur. Dozaj: Günde üç kez 200 ila 400 mg.


Önerilerin işe yaradığını nasıl anlarım?


Duygu durumu ile ilgili hisler çoğunlukla özneldir. Yukarıda tanımlanan doğal ürünlerin, duygu durumunu iyileştirme yönünde etki göstermesi genellikle biraz zaman alır (ör. 2-6 hafta). Birçok kişi tarafından fark edilen ilk gelişmelerden biri, daha iyi uyku kalitesidir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Prostat

Prostat Sağlığı nedir?


Prostat, mesanenin altında yer alan ve üretrayı çevreleyen, yaklaşık olarak bir ceviz büyüklüğündeki halka şeklinde tek bir bezdir. Prostat, sperm hareketliliğini artıran ve enfeksiyonu önlemek için üretrayı kayganlaştıran, süte benzeyen sulu bir alkali sıvı salgılar.


Prostatı etkileyen iki temel rahatsızlık vardır. Biri, iyi huylu prostat hiperplazisi (BPH) olarak da adlandırılan prostat büyümesidir. Yeterince ileri yaşa ulaşan hemen hemen her erkeğin prostatında büyüme meydana gelecektir. İyi huylu prostat hiperplazisi, kanser değildir ve hayati bir risk teşkil etmez. Diğer rahatsızlık olan prostat kanseri ise çok daha ciddidir. Yol açabileceği semptomlar, iyi huylu prostat hiperplazisi rahatsızlığına benzemekle birlikte vücudun diğer bölgelerine de yayılabilir ve ölümcül olabilir. Erkeklerde prostat kanseri, kansere bağlı ölümlerin en önemli ikinci nedenidir. (Akciğer kanseri açık ara ilk sıradadır.)


İyi huylu prostat hiperplazisi veya erken evre prostat kanseri semptomları; idrara çıkma sıklığında artış, mesaneyi boşaltmak için gece uyanma ve idrarın tazyiki ile akış hızında azalma gibi mesane tıkanıklığına bağlı sorunlardır.


Uyarı: Prostat rahatsızlıkları sadece bir doktor tarafından teşhis edilebilir. Kendi kendinize teşhis koymayın. İyi huylu prostat hiperplazisi veya prostat kanseri ile ilişkili herhangi bir semptom yaşıyorsanız doğru teşhis için derhal doktorunuza görünün.


Prostat sağlığını belirleyen etmenler nelerdir?


Prostat sağlığındaki bozukluklarla ilgili birçok sorun, büyük ölçüde yaşlanmayla ilişkili hormonal değişikliklerin sonucudur. Bunlar, yaşlanan erkeklerde hem erkeklik (androjen) ve kadınlık hormonu (östrojen) hem de hipofiz hormonu düzeylerindeki birçok değişikliği içerir. Bu değişikliklerin nihai etkisi, prostat bezindeki testosteron konsantrasyonundaki ve bu testosteronun dihidrotestosteron (DHT) olarak bilinen daha güçlü bir forma dönüşümündeki artıştır. Testosteron ve DHT düzeylerindeki artış, büyük ölçüde testosteronu DHT'ye dönüştüren 5-alfa-redüktaz enziminin artan aktivitesiyle birlikte bu hormonların vücuttan uzaklaştırılma hızının düşmesinden kaynaklanır.


Prostat sağlığında hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Beslenmenin prostat sağlığında kritik bir rol oynadığı anlaşılmaktadır. Baklagiller, sebzeler, meyveler, kabuklu yemişler ve tohumların ağırlıklı olduğu ve işlenmemiş doğal gıdalar açısından zengin bir beslenme önerilir. Genellikle prostat sağlığını iyileştirmek için çeyrek fincan çiğ ayçiçeği çekirdeği, kabak çekirdeği veya öğütülmüş keten tohumu tüketilmesi önerilir. Ayrıca domates, ıspanak, kıvırcık lahana, mango, brokoli ve çilek gibi likopen açısından zengin sebzeler ile meyvelerin günlük tüketimi prostat sağlığını destekler. Testosteronun metabolize edilerek vücuttan atılması üzerinde olumsuz etkisi olan alkol (özellikle bira), kafein ve şeker tüketimini azaltmak da önemlidir.


Prostat sağlığı için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün. Bu takviyeler, sağlıklı bir prostat için genel beslenme desteği sağlama konusunda oldukça faydalıdır. Özellikle yeterli miktarda çinko (günde 20-30 mg), EPA+DHA ve D vitamini alımı çok önemlidir.


Androsense T-Correct, sağlıklı hormonal dengenin korunmasını desteklemek için erkeklere temel beslenme desteği sağlamak üzere özel olarak formüle edilmiştir. Bu desteği esasen erkeklerde hormonal dengeyi bozabilecek fazla östrojenin ve çevresel toksinlerin uygun bir şekilde vücuttan atılmasını teşvik ederek sağlar. Formül, hem erkeklerde hem de kadınlarda sağlıklı östrojen metabolizmasını destekleyen lahana familyasından sebzelerde bulunan diindolilmetan (DIM), indol-3-karbinol (I3C), sülforafan ve kalsiyum-d-glukarat (CDG) gibi konsantre besin öğelerine sahiptir. Ayrıca, östrojenin vücuttan atılımını artıran ve aynı zamanda erkek cinsel sisteminin önemli organlarına koruma sağlayan çok çeşitli ek destekleyiciler içerir. Dozaj: Günde iki kez bir ila iki kapsül.


Likopen; domates, papaya, pembe greyfurt, guava ve karpuzda bulunan kırmızı karotendir. Harvard'dan araştırmacılar, birkaç yıl önce tüm farklı karoten türleri arasında sadece likopenin prostat sağlığıyla açıkça bağlantılı olduğunu keşfetmiştir. Dozaj: Günlük 5 ila 15 mg likopen.


Cüce palmiye ekstresi, prostat sağlığını korumak açısından faydaları en iyi belgelenmiş bitkisel yaklaşımdır. Dozaj: Klinik kanıtlar doğrultusunda yüzde 85 ila 95 oranında yağ asidi ve steroid içerecek şekilde standardize edilmiş ekstre için günlük 320 ila 640 mg.


Bir çiçek poleni ekstresi olan Cernilton, Avrupa'da 35 yılı aşkın bir süredir prostat sağlığını desteklemek için kullanılmaktadır ve etkileri çift kör klinik araştırmalarla doğrulanmıştır. Dozaj: Günde iki ila üç kez 63 ila 126 mg.


Yeşil çay, prostat sağlığını desteklemede önemli etkiler gösteren polifenoller içerir. Çalışmalar, Japonya'nın prostat sağlığı konusunda diğer ülkelerden daha ileri olduğunu; bunu da kısmen erkeklerinin her gün yaklaşık 3 bardak yeşil çay içme alışkanlığına borçlu olduğunu göstermektedir. Bu miktar, yaklaşık 3 gram çözünür bileşen tüketimine ve kabaca günlük 240 ila 320 mg'lık polifenol dozuna tekabül etmektedir. Dozaj: Toplam polifenol içeriği %80 olacak şekilde standardize edilmiş yeşil çay ekstresi için 300 ila 400 mg.


Önerilerin İşe Yaradığını Nasıl Anlarım?


İlerleyen yaşlarda görülen prostatla ilişkili semptomların azalması, genellikle prostat sağlığındaki iyileşmenin göstergesi olarak kabul edilir. Genellikle iyileşmenin ilk belirtisi, geceleri mesaneyi boşaltmak için uyanma sıklığındaki azalma olur. Sonrasında ise acilen idrara çıkma ihtiyacı azalır ve idrar tazyiki ile akışında artış görülür.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Uyku

Uyku kalitesi nedir?


Uyku kalitesi; uykuya kolay dalabilme becerisi, uykunun derin evreleri ile REM (hızlı göz hareketi) evresinde geçirilen sürenin yeterli uzunlukta olması ve toplam uyku süresinin yeterliliği açısından genel uyku verimliliğini ifade eder.


Uyku kalitesini etkileyen faktörler nelerdir?


Uyku kalitesini olumsuz etkileyen en önemli sorun insomnidir (uykusuzluk). İnsomninin iki temel türü vardır. Uyku başlangıcı ile ilişkili insomnide uykuya dalmada zorluk yaşanır. Uykuyu sürdürdürme güçlüğüyle ilişkili insomnide ise hastalar sık sık veya erken uyanmaktan şikayetçidir.


Uykusuzluğun en yaygın nedenleri depresyon, kaygı ve stres gibi psikolojik faktörlerdir. Uykusuzluk psikolojik faktörlerle açıklanamıyorsa çeşitli gıdalar, içecekler ve ilaçlardan kaynaklanıyor olabilir. Yiyecek ve içeceklerde başta kafein olmak üzere normal uykuyu engelleyebilecek çok sayıda bileşik bulunur. Ayrıca normal uykuyu engelleyen üç yüzden fazla ilaç vardır.


Uyku kalitesinde hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Temel beslenme faktörleri:


  • Kafeini hayatınızdan çıkarın. Beslenmenin kafein ve ilişkili bileşikler gibi uyarıcılar içermemesi elzemdir. Kafeinsiz kahvedeki veya çaydaki az miktarda kafein bile uykusuzluğa neden olabilir.
  • Alkolü hayatınızdan çıkarın. Alkol, adrenalin salınımına neden olur ve serotonin (uykuyu başlatan önemli bir beyin kimyasalı) üretimini olumsuz etkiler.
  • Şekerden ve glisemik indeksi yüksek yiyeceklerden kaçının. Yüksek düzeyde şeker ile rafine karbonhidrat içeren bir beslenme ve düzensiz yemek yemek, kan şekeri kontrolünün sağlanmasının önüne geçerek gece boyunca adrenalin ve kortizol salınımına yol açabilir.
  • Yüksek miktarda amino asit triptofanı içeren hindi, süt, süzme peynir, tavuk, yumurta ve başta badem olmak üzere kabuklu yemişler gibi gıdalar uykuyu düzenlemeye yardımcı olabilir. Triptofan, beyinde uykuyu tetikleyen doğal bileşikler olan serotonin ve melatonine dönüştürülür.

Uyku kalitesi için hangi besin takviyeleri önemlidir?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Melatonin, beynin merkezindeki küçük bir bez olan epifiz bezi tarafından salgılanan önemli bir hormondur. Melatonin en iyi uyku düzenleyicilerinden biridir. Melatonin takviyesinin, hem uyku düzeni normal olan hem de uykusuzluk sorunu yaşayan yetişkinler ile çocuklarda uykuya dalmaya ve uykuyu sürdürmeye yardımcı olduğunu gösteren birçok araştırma mevcuttur. Öte yandan melatoninin uyku düzenleyici etkilerinin yalnızca melatonin eksikliği bulunan kişilerde fark edilir düzeyde olduğu anlaşılmaktadır. Yani melatonin, uyku ilaçları bir yana 5-HTP takviyelerinin bile muadili sayılamaz. Sadece melatonin eksikliğinin mevcut olduğu durumlarda yatıştırıcı bir etki sağlar. Dozaj: Yatmadan önce 3 mg.


Metilkobalamin formundaki B12'nin uyku-uyanıklık bozukluğu olarak adlandırılan rahatsızlıktan şikayetçi olan bazı kişiler için faydalı olabildiği ortaya konmuştur. Bu rahatsızlıkta gündüz aşırı uykululuk, geceleri ise uykusuzluk ve sık uyanma görülür. Vardiyalı çalışanlarda ve yaşlılarda çok yaygındır. Uyku-uyanıklık bozukluğu olan kişilerde metilkobalamin kullanımı genellikle uyku kalitesinde iyileşme, gündüz uyanıklığı ile konsantrasyonunda artış ve ruh hâlinde düzelme sağlar. Sağladığı yararın büyük ölçüde melatonin salgılanmasını etkileyen metilkobalaminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Dozaj: 3 ila 5 mg metilkobalamin, sabah kalkar kalkmaz alınmalıdır.


Magnezyum sakinleştirici bir etki yaratır, stresi azaltır ve genel olarak rahatlamaya ve dinlendirici bir uykuya uyumaya yardımcı olur. Dozaj: Yatmadan önce 250 mg.


5-Hidroksitriptofan beyinde, uykuyu tetiklemede önemli bir rolü olan serotonine dönüştürülür. 5-HTP'nin uykuya dalmak için gereken süreyi ve uyanma sıklığını azalttığını bildiren birçok çift kör klinik çalışma mevcuttur.6 Triptofan şu anda yalnızca reçeteyle temin edilebildiği için muadil olarak 5-HTP kullanılabilir. 5-HTP'nin yatıştırıcı etkileri, yatmadan önce meyve veya meyve suyu gibi bir karbonhidrat kaynağı ile beraber alınarak artırılabilir. Önerilen dozaj günde üç kez 50 ila 100 mg'dır.


L-teanin, yeşil çayda bulunan ve takviye formunda da kullanılabilen rahatlatıcı bir amino asittir. Klinik çalışmalar, L-teanin kullanımının sakinleştirici bir etki sağladığını ve uyku kalitesini önemli ölçüde iyileştirdiğini göstermiştir. Çocuklar için güvenlidir. Dozaj: Günde iki kez 200 mg veya yatmadan önce 400 mg.


Kediotu (Valeriana officinalis) en popüler bitkisel yatıştırıcıdır. Pek çok çift kör klinik çalışma, kediotunun uyku kalitesini iyileştirici özelliğini doğrulamıştır.’ Kediotunun avantajı genelde gündüz uykululuğu, konsantrasyon kaybı veya fiziksel performans düşüklüğü gibi yan etkilere yol açmıyor olmasıdır. Dozaj: %0,8 valerenik asit içerecek şekilde standardize edilmiş kediotu ekstresi için yatmadan 45 dakika önce 150-300 mg.


PGX, kan şekeri kontrolünün sağlanmasına yardımcı olabilen, devrim niteliğinde bir besin lifi matrisidir. PGX®, kan şekeri düzeyleri stabilize ederek geceleri kan şekerinin yükselip düşmesi nedeniyle uyanma sıklığını azaltma konusunda fayda sağlayabilir. Granül ve kapsül gibi çeşitli formlarda sunulan PGX, tokluk hissini artırmak veya öğün ikamesi olması amacıyla kullanılan içecek tozlarının içeriğine de eklenebilir. Dozaj: Yemeklerden önce 2,5 ila 5 gram.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Programın fayda sağlayıp sağlamadığına yönelik en temel faktör, gündüz saatlerindeki enerji düzeyidir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Stres

Stres nedir?


Stres, sıcak veya soğuk, kimyasal toksin, mikroorganizmalar, fiziksel travma, güçlü duygusal tepki gibi, "stres yanıtını" tetikleyebilen her türlü rahatsızlık olarak tanımlanır. Stres yanıtı üç aşamadan oluşur: alarm (savaş veya kaç), direnme ve tükenme. Bu aşamalar büyük oranda böbrek üstü bezleri tarafından kontrol edilir ve düzenlenir. Stresin aşırı, olağan dışı veya uzun süreli olması halinde stres yanıtı bunaltıcı olabilir ve neredeyse tüm vücut sistemleri için oldukça zararlıdır.


Strese neler neden olur?


Stres hayatın bir parçasıdır. Stres araştırmalarının öncüsü olan Selye’ye göre, stres kendi başına olumsuz olarak nitelendirilmemelidir. Yanıtı belirleyen stres etkeni değil, bireyin kendi içindeki tepkisidir ve yanıtı bu tetikler. Bu iç tepki oldukça bireyseldir. Bir kişinin stres olarak deneyimlediğini bir başkası tamamıyla farklı görebilir.


Streste hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Pek çok kişi için stresin başlıca sorumlularından biri kafeindir. Amerika’da bir birey günlük olarak ortalama 150-225 mg kafein ya da kabaca iki bardak kahvedeki kafein miktarı kadar kafein tüketir. Pek çok kişi bu miktarı kaldırabilse de stres ya da kaygı hissetmeye yatkın kişiler özellikle kafeine duyarlı olmaya eğilimlidir. Stres anlarında kafeini azaltmak veya kesmek önemlidir. Buna ek olarak, vücudun stres yanıtını desteklemeye yönelik diğer çok önemli önerilerden bazıları şu şekildedir:


  • Alkol alımını kesin veya kısıtlayın.
  • Rafine karbonhidratları, özellikle beyaz şeker ve beyaz un kaynaklarını beslenmenizden çıkarın.
  • İşlenmemiş, doğal gıdalara odaklanarak potasyum-sodyum oranını artırın.
  • Öğünlerinizi huzurlu bir ortamda düzenli ve planlı şekilde tüketin.

Stres için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Besin Takviyeleri. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


B vitamini, C vitamini, çinko ve magnezyum vücudun stresle başa çıkmasında kritik önem taşıyan temel besin maddeleridir. Dozaj: Yüksek etkili multi-takviyelerde en azından Önerilen Günlük Alım (RDI) miktarı belirtilmelidir.


Magnezyum birçok önemli anti-stres ve sakinleştirici etki sağlar. Dozaj: Yatmadan önce 150-250 mg magnezyum (sitrat) alın.


EPA ve DHA bakımından konsantre balık yağlarının stresle başa çıkma konusunda olumlu etkileri olduğu ortaya konmuştur. Dozaj: 3.000 mg EPA+DHA.


Adrenal Desteği İçin Şifalı Bitkiler. Çeşitli bitki özlü ürünler adrenal fonksiyonu destekler. Bunlardan öne çıkanlar Çin ginsengi (Panax ginseng), Sibirya ginsengi (Eleutherococcus senticosus), altın kök (Rhodiola rosacea) ve Hint ginsengidir (ashwagandha/Withania somnifera). Bu bitkilerin tümü, adrenal fonksiyon üzerinde faydalı etkiler gösterir ve strese karşı direnci artırırlar. Strese uyum sağlamamıza (stresle başa çıkmamıza) yardımcı olmaları nedeniyle sıklıkla “adaptojen” olarak anılırlar. Bu bitkiler tarihsel olarak şu amaçlarla kullanılmıştır:


  • Bitkin ve güçsüz bireylere yeniden zindelik kazandırmak.
  • Enerji hissini artırmak.
  • Zihinsel ve fiziksel performansı geliştirmek.
  • Stresin olumsuz etkilerini önlemek ve vücudun strese verdiği yanıtı iyileştirmek. Bu bitkiler ayrı ayrı veya beraber kullanılabilir. Dozaj: Etikette yer alan talimatlara uyun. Not: Kimi zaman kombinasyon formüllerinin en iyi sonucu verdiği gözlemlenmiştir, ör. Natural Factors Serenity Formula.

Sensoril, patentli bir Withania somnifera (ashwaganda) ekstresidir ve stres giderici ve anksiyete karşıtı etkiler sağladığı ortaya konmuştur. Rahatlatıcı bir etki yaratırken enerji düzeylerini artırıp yorgunluğu azaltmasıyla eşi benzeri olmayan bir maddedir. Günde iki kez 125-250 mg alın.


PharmaGABA, önemli bir beyin kimyasalı olan GABA'nın doğal bir formudur. PharmaGABA takviyesinin sakinlik hissini desteklerken daha fazla odaklanma ve zihinsel berraklık sağladığı gösterilmiştir. Harika bir anlık stres gidericidir ve ayrıca günlük kullanımda uyku kalitesini artırır. Çalışmalar, PharmaGABA'nın alındıktan sonraki 5 dakika içinde sakinlik hislerini yansıtan beyin dalgası değişikliklerini destekleyebildiğini göstermiştir. Dozaj: Günde en fazla üç kez 100-200 mg.


L-teanin, GABA gibi rahatlatıcı bir amino asittir. Yeşil çayda bulunur ve takviye olarak da kullanılır. Klinik çalışmalar ayrıca L-teaninin de nazik bir biçimde sakinlik duygusu uyandırdığını ve uyku kalitesini iyileştirdiğini göstermiştir. Çocuklar için uygundur. Dozaj: Günde en fazla üç kez 100-200 mg.


Doğal Uyku Yardımcıları. Uyku kalitesini artırmaya yardımcı olabilecek çeşitli etkili doğal ürünler vardır. Gerekirse Natural Factors, Tranquil Sleep'i denemenizi tavsiye ederim. Bu formül, melatonin (3 mg), 5-HTP (30 mg) ve L-teanin (200 mg) kombinasyonunu lezzetli bir çiğneme tableti veya yumuşak jelatin kapsül içinde sağlar. Bu üç bileşen, uykuya dalmak için gereken süreyi azaltacak ve gece uyanma sayısını düşürecek şekilde etki gösterir. Dozaj: Yatmadan önce iki tablet veya kapsül.


PGX kan şekeri düzeylerini stabilize etmeye yardımcı olan bir besin lifi matrisidir. Yanlış kan şekeri kontrolü, stres yaşayan veya gece boyunca kesintisiz uyumakta güçlük çeken kişilerde adrenalin ve kortizol gibi hormonların salınmasına neden olduğundan önemli bir nedendir. Bu bileşikler beyni uyarır ve stres duygularına neden olur. Dozaj: Yemeklerden önce 2,5-5 gram PGX granülü.


Önerilerin işe yaradığını nasıl anlarım?


Artan enerji ve daha fazla sakinlik hissi, stresin etkili bir şekilde ele alındığının açık işaretleridir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Kulak Çınlaması

Kulak çınlaması nedir?


Kulak çınlaması; sürekli olarak duyulan bir çınlama, uğultu, tıkırtı veya tıslama sesini ifade eder. ABD'de milyonlarca insanda olan kulak çınlaması, son derece yaygın bir durumdur. Şiddetli kulak çınlaması olan kişiler işitme, çalışma ve hatta uyku sorunları yaşayabilir.


Kulak çınlamasına ne sebep olur?


Kulak çınlamasının nedenleri arasında işitme kaybı, yüksek seslere maruz kalma veya başta Valium türevleri (benzodiazepinler) ve aspirin ile ibuprofen gibi steroid olmayan anti-inflamatuarlar olmak üzere bazı ilaçların kullanımı yer alır. Kulak çınlaması ayrıca alerji, yüksek veya düşük tansiyon, tümörler ve kalp, damar, çene ya da boyun ile ilişkili rahatsızlıklar gibi başka sorunlarının bir belirtisi olabilir.


Kulak çınlamasında hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Kulak çınlaması damar sağlığıyla bağlantılı olabileceğinden kalp ve damar sağlığını iyileştirmeye yönelik temel beslenme tavsiyelerinin takip edilmesi uygun olacaktır:


  • Keten tohumu yağı, ceviz ve soğuk deniz balıklarını tüketerek omega-3 yağı alımınızı artırın.
  • Badem, Brezilya fındığı, Hindistan cevizi, fındık, makademya fındığı, pikan cevizi, çam fıstığı, Antep fıstığı, susam ve ayçiçeği çekirdeği gibi kabuklu yemişler ile tohumları daha fazla tüketerek ve yemek pişirmek için zeytinyağı veya kanola yağı gibi yağları kullanarak kalp sağlığına faydalı tekli doymamış yağ alımınızı artırın.
  • Günlük olarak başta yeşil, turuncu ve sarı sebzeler, koyu renkli meyveler ve narenciye olmak üzere beş porsiyon sebze ve meyve tüketin. Bu bitkisel gıdalarda bulunan karotenler, flavonoidler, selenyum, E vitamini ve C vitamini gibi antioksidan bileşikler, damar sertleşmesine karşı korunmada önemli bir rol oynar.
  • Lif alımınızı artırın. Lif açısından zengin bir beslenmenin damar sertleşmesine karşı koruyucu bir etki sağladığı kanıtlanmıştır. Başta baklagiller, meyve ve sebzelerde bulunan çözünür lif olmak üzere besin lifleri, kolesterol düzeylerini düşürmede etkilidir.
  • Rafine karbonhidrat (şeker ve rafine tahıllar) alımını sınırlayın. Şeker ve diğer rafine karbonhidratlar; damar sertliği, enflamasyon ve insülin direncinin oluşumunda önemli bir faktördür.

Kulak çınlaması için hangi besin takviyeleri önemlidir?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Üzüm çekirdeği veya çam kabuğu ekstresi, damarlar için çok değerli etkileri bir arada sağlayan flavonoidler içerir. Tüm vücut dokularına önemli destek sunarlar. Dozaj: Günde 150 ila 300 mg.


Magnezyum takviyesinin, özellikle travmayla bağlantılı bazı kulak çınlaması vakalarında yardımcı olduğu gösterilmiştir. Dozaj: Günde üç kez 150 ila 250 mg magnezyum. Aspartat, sitrat ve malata bağlı magnezyum, vücut tarafından daha iyi emildiği için okside bağlı magnezyuma tercih edilir.


Çinko eksikliği, kulak çınlaması vakalarında yaygın olarak görülür. Çinko takviyesi, çinko eksikliği olanlarda kulak çınlamasını hafifletebilir veya ortadan kaldırabilir. Dozaj: Günde 30 ila 45 mg.


Ginkgo biloba bitkisinin faydalarını ortaya koyan bazı çift kör çalışmalar mevcuttur. Kulak çınlaması yakın zamanda başlayan kişilerin ginkgo biloba takviyesinden yanıt alma olasılığı, en az 3 yıldır kulak çınlaması yaşayanlara kıyasla daha yüksektir. Dozaj: Günde 240 ila 320 mg.


Kulak çınlaması olan hastaların yaklaşık yarısında B12 eksikliği olduğu için bu vitaminin B12 Metilkobalamin formu, son derece endikedir. Düşük B12 düzeyine sahip birçok kişi, vitaminin metilkobalamin formunun kullanımı sonucunda kulak çınlamalarında tam bir düzelme yaşar. Dozaj: Bir ay boyunca günde 3 ila 5 mg alınır, daha sonra idame dozu olarak günde 1 mg'a (1.000 mcg) düşürülür.


Çift kör çalışmalarda melatoninin kulak çınlamasında oldukça faydalı olduğu gösterilmiştir. Çoğu insan melatoninin faydalarını görse de bu takviye, asıl olarak her iki kulağında şiddetli kulak çınlaması ve/veya gürültüye maruz kalma öyküsü olan erkeklerde daha etkilidir. Araştırmacılar, melatoninin kulak çınlamasına karşı fayda sağlama yollarından birinin uyku kalitesini iyileştirmek olduğunu düşünmektedir. Kulak çınlamasının genellikle reçeteli uyku ilaçlarının bir yan etkisi olduğu düşünüldüğünde, melatoninin oldukça ilginç bir etki mekanizması olduğu söylenebilir. Dozaj: Yatmadan önce 3 mg.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


Tutarlı ve kalıcı iyileşme


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Ülserler

Ülser neden olur?


Onikiparmak bağırsağı ve mide ülserleri farklı yerlerde ortaya çıksa da ikisinin de benzer mekanizmaların sonuçları olduğu anlaşılmaktadır. Onikiparmak bağırsağı ve mide ülserleri, spesifik olarak onikiparmak bağırsağını ve mideyi çevreleyen koruyucu faktörlere zarar veren bazı etmenlerin sonucunda ortaya çıkar. Bu etmenler arasında gastrik asit miktarının fazlalığı, Helicobacter pylori bakterisi (H. pylori) ve steroid olmayan anti-inflamatuarlar ile prednizon gibi çeşitli ilaçlar yer alır.


Ülserde hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Gıda alerjisinin, onikiparmak bağırsağı veya mide ülserleri vakalarının pek çoğunda birincil faktör olduğu anlaşılmaktadır. Beslenmeden gıda alerjenlerinin çıkarılması, tekrarlayan onikiparmak bağırsağı veya mide ülserlerinin tedavisinde ve önlenmesinde büyük başarılar sağlamaktadır. Süt ve süt ürünlerinden uzak durmak özellikle önemlidir. Süt, en yaygın gıda alerjenlerinden biridir ve popülasyon çalışmaları, süt tüketimindeki artışla birlikte onikiparmak bağırsağı veya mide ülseri olasılığının da yükseldiğini göstermektedir. Süt ve kahve, mide asidi üretimini önemli ölçüde artırır. Onikiparmak bağırsağı veya mide ülseri olan kişiler her ikisinden de kaçınmalıdır.


Yüksek lifli beslenme uzun süreli mide asiditesini azaltır. Bu nedenle onikiparmak bağırsağı veya mide ülserlerinin düşük lifli beslenmeye kıyasla daha düşük oranlarda görülmesiyle ilişkilendirilir. Lif takviyelerinin de (ör. pektin, guar zamkı, yulaf kepeği ve karnıyarık otu) yararlı etkiler sağladığı ortaya konmuştur.


Ayrıca çiğ lahana suyunun onikiparmak bağırsağı veya mide ülserlerinin tedavisinde etmede kayda değer bir başarısı sağladığı belgenmiştir. Gün içinde porsiyonlara bölünerek alınan 1 litre taze çiğ lahana suyunun, onikiparmak bağırsağı veya mide ülserlerinin tümünde ortalama yalnızca 10 günde iyileşme sağladığını gösteren bir çalışma mevcuttur. Bu yararlı etkinin kaynağının, ince bağırsağın yüzeyindeki hücrelerin yenilenmesi için ihtiyaç duyduğu amino asit glutamin içeriğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Lahana ile aynı familyadan olan brokolinin ve Brüksel lahanasının düzenli tüketimi de onikiparmak bağırsağı veya mide ülserlerinin tekrarlamasını önlemeye yardımcı olur. Bu gıdalar, vücudun Helicobacter pylori bakterisinden arınmasında etkili olabilecek bir bileşik olan sülforafan açısından zengindir.’ Peptik ülser vakalarının çoğunun sorumlusu olan bu bakteri, mide kanserine yakalanma riskini de üç ila altı kat artırır ve ayrıca gastrit, özofajit ve mide yanması gibi çok çeşitli başka mide rahatsızlıklarına neden olan bir faktördür.


Ülser için hangi besin takviyeleri önemlidir?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


DGL (gliserinden ayrıştırılmış mehyan) , bağırsak duvarının iyileşmesini desteklemede etki sağlayan özel bir meyan ekstresidir. Meyan, tarih boyunca peptik ülsere yönelik mükemmel bir şifa kaynağı olarak görülmüştür. Öte yandan içeriğindeki glisiretinik asit bileşiğinin yan etkileri bulunur (bazı durumlarda kan basıncında yükselmeye neden olur). Bu nedenle bu bileşiği meyandan uzaklaştırarak gliserinden arındırılmış meyan (DGL) elde etmek için bir prosedür geliştirilmiştir. Yıllar boyunca yapılan çok sayıda çalışma, DGL takviyesinin bağırsakta iyileşme sağlamada etkili olduğunu ortaya koymuştur. DGL'nin, müsin üreten hücrelerin sayısını artırmak da dahil olmak üzere mide ve onikiparmak bağırsağını koruyan faktörleri uyararak ve/veya hızlandırarak çalıştığı öne sürülmektedir. Dozaj: Günde üç kez yemeklerden önce 380 mg’lık bir ila iki çiğnenebilir tablet alın.


Çinko karnozin, çinko mineralinin salınımını diğer formlara kıyasla yavaşlatarak midede iyileşme için daha uzun süreli etki sağlar. Çinko karnozin, mukozal duvarın sağlığını korumaya yardımcı olabilir ve sindirim sisteminin bakteriyel dengesini destekler. Hazımsızlık ve ülserlerle bağlantılı bakterileri (Helicobacter pylori) antagonize edici özelliği, insanlarla yürütülen klinik çalışmalarla gösterilmiştir. Dozaj: Günde iki kez 75 ila 150 mg.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


En iyi başarı ölçütü, ülsere özgü semptomlarda iyileşme görülmesidir. DGL’ye yönelik çalışmalarda çoğu katılımcı, kullanımın ilk iki haftasında iyileşme gördüğünü bildirmiştir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Varisli Damarlar

Damar sağlığı nedir?


Damarlar oldukça kırılgan yapılardır. Damar duvarındaki bozukluklar damarın genişlemesine ve kapakçıkların hasar görmesine yol açar. Normalde bu kapakçıklar kanın geri akışını engeller ancak hasar gördüğünde kan birikerek varis olarak bilinen damar şişkinliğine neden olur. Varis, herhangi bir semptoma yol açmayabileceği gibi bacaklarda yorgunluk, ağrılı rahatsızlık, ağırlık hissi veya ağrı ile de ilişkilendirilebilir. Varise sıvı tutulması (ödem), renk bozukluğu ve cildin ülserleşmesi de eşlik edebilir.


Damar sağlığını etkileyen faktörler nelerdir?


Damar sağlığının bozulmasına veya varisli damarlara yol açabilecek faktörler arasında damar duvarlarında ya da kapakçıklarda genetik zayıflık, düşük lif tüketimi nedeniyle dışkılama sırasında daha fazla zorlanmaya bağlı olarak damar içinde aşırı basınç, uzun süre ayakta durma ve/veya ağır kaldırma, damarlarda veya venöz kapakçıklarda iltihaplanma sonucu hasar ve damar duvarlarının zayıflığı yer alır.


Damar sağlığında hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Varisli damarların (ve hemoroitlerin) tedavisinde ve önlenmesinde en önemli unsur, yüksek lifli beslenmedir. Lif bileşenlerinin birçoğu suyu çektiği ve jelatim kıvamında bir kütle oluşturur. Böylece dışkının yumuşak ve hacimli olmasını ve kolay geçmesini sağlar. Bu nedenle sebzeler, meyveler, baklagiller ve tahıllar açısından zengin bir beslenme, bağırsağın tüketilen gıdaları ileri doğru itmeye yönelik kas hareketlerini düzenler. Düşük lifli bir beslenme tarzını benimseyenler, dışkılarının daha küçük ve sert olması nedeniyle bağırsakta daha zor ilerlemesine bağlı olarak bağırsak hareketleri sırasında daha fazla zorlanır. Bu zorlanma, karın içi basıncını artırarak bacaklara kan akışını engeller. Artan basınç, bir süre sonra damar duvarını önemli ölçüde zayıflatarak varisli damarların veya hemoroitlerin oluşumuna yol açabilir.


Kiraz, yaban mersini ve böğürtlen gibi zengin flavonoid kaynakları olan meyveler, varislerin önlenmesinde ve tedavisinde faydalıdır. Bu meyveler, damarların destek yapılarının ve tüm damar sisteminin bütünlüklü bir şekilde çalışmasını flavonoidler açısından oldukça zengindir. Bu meyvelerin birçoğunun ekstreleri, Avrupa'da varisli damarlar da dahil olmak üzere çeşitli dolaşım rahatsızlıkları için ilaç olarak yaygın olarak kullanılmaktadır. En yüksek etkiyi ise bu gıdaların en popülerleri olan üzüm çekirdeği ve çam kabuğu ekstrelerinin sağlıyor olması mümkündür. Bu ekstreler için önerilen günlük dozaj günde 150 ila 300 mg'dır.


Damar sağlığı için hangi besin takviyeleri önemlidir?


Temel Takviyeler. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün.


Escin (temel bir bileşik) içeriği standardize edilmiş at kestanesi ekstresinin varis çorapları kadar etkili olduğu anlaşılmaktadır. Üstelik çoraplar gibi rahatsızlık da vermez. Örneğin, at kestanesi tohumu ekstresi ile varis çoraplarının etkinliğinin kıyaslandığı iyi tasarlanmış bir çalışmada, varis çoraplarının ve at kestanesi tohumu ekstresinin sıvı tutulmasını neredeyse aynı düzeyde azalttığı ortaya konmuştur. Araştırmacılar ayrıca escin takviyesinin venotonik etkiye sahip olduğunu da belgelemiştir. Venotonik maddeler, damar duvarındaki elastik liflerin kasılma potansiyelini artırarak damarlarda esneklik sağlar. Toplardamar duvarının gevşemesi varis oluşumunun önemli nedenlerinden biridir. At kestanesi tohumu ekstresinin damar sağlığını iyileştirmeye yönelik olumlu etkisindeki en önemli faktör, bu venotonik aktivite olabilir. Dozaj: Escin içeriğine bağlı olarak günde 50 mg escin takviyesi.


Tavşanmemesi, uzun yıllardır damar sağlığını desteklemek amacıyla kullanılmaktadır. Tavşanmemesindeki aktif maddesi ruskogenindir.’ Klinik araştırmalar tavşanmemesi ekstresinin damar sağlığını iyileştirmede etkili olduğunu göstermektedir.’ Dozaj: %9-11 ruskogenin içerecek şekilde standardize edilmiş ekstre için günde üç kez 100 mg.


Üzüm çekirdeği veya çam kabuğu ekstresi damar sağlığını destekler. Dozaj: Günlük 150 ila 300 mg.


Programın işe yarayıp yaramadığını nasıl anlarım?


“Kılcal” damar çatlamalarının görünümünde iyileşme görülebilir ama büyük varisli damarlarda fazla değişiklik olmaz. Sıvı tutulması (ödem), ağırlık hissi ve bacak yorgunluğu zamanla düzelebilir.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Kilo kaybı

Kilo Verme Nedir?


Kilo verme konusunda aradığınız yanıt olduğunu iddia eden yüzlerce diyet ve ürün var. Ancak kilo vermeye ilişkin temel denklem asla değişmez. Bireyin kilo verebilmesi için aldığı enerjinin harcadığı enerjiden az olması gerekir. Bu hedefe, kalori alımını azaltarak (diyet yaparak) ve/veya kalori yakma hızını artırarak (egzersiz yaparak) ulaşılabilir. Pek çok kişi, kalori alımını günde 1500 kalorinin altına düşürdüğünde ve haftada 3-4 kez 15 ila 20 dakika aerobik egzersiz yaptığında kilo vermeye başlayacaktır.


Kilo Alımına Ne Sebep Olur?


Kilo alımı genellikle insülin hormonuna karşı dirençle bağlantılıdır. Karındaki yağ hücreleri boyut veya sayıları büyüdükçe, insülinin etkisini azaltan, iskelet kasında glikoz kullanımını bozan ve karaciğerin glikoz (kan şekeri) üretimini destekleyen bir dizi biyolojik ürün (ör. resistin) salgılar. Yağ hücrelerinin sayısı ve boyutu arttıkça, insülin etkisini destekleyen bileşiklerin salgılanmasında azalmaya yol açmaları da önemlidir.


Kilo Vermede hangi beslenme faktörleri önemlidir?


Diyet karbonhidratları, insülin duyarlılığı üzerindeki etkileriyle tüm kilo verme programlarında temel rol oynar. Rafine şekerler, beyaz un ürünleri ve diğer basit şeker kaynakları hızla kan dolaşımına karışarak kan şekerinde hızlı bir artışa neden olup kan şekeri kontrolünü ciddi şekilde zorladığından bunlardan kaçınmak da önemlidir.


Özellikle çözünür formda besin lifi alımını artırmak çok önemlidir. Çözünür lif, karbonhidratların sindirimini ve emilimini yavaşlatarak yavaşlatarak kan şekerindeki hızlı yükselmeleri önleyebilir. Bu lifler ayrıca dokuların insüline duyarlılığını artırmakla ve kasların, karaciğerin ve diğer dokuların glikoz alımını iyileştirmekle ve böylece kan şekerinin sürekli yükselmesini önlemekle ilişkilidir.


Özellikle öne çıkan çözünür lif kaynakları baklagiller, yulaf kepeği, kabuklu yemişler, tohumlar, armutlar, elmalar ve çoğu sebzedir. Bakliyat, bezelye ve baklagiller genel olarak tüketmesi nispeten kolay miktarlarda yüksek lif alımı sağlayan en iyi kaynaklar olsa da yeterli miktarda besin lifi almak için büyük miktarlarda sebze tüketilmelidir.


Belirgin insülin direnci olan ve kan şekeri kontrolü zayıf olan kişilerin ayrıca PolyGlycopleX veya PGX (aşağıda açıklanmıştır) olarak bilinen bir besin lifi takviyesi almasını tavsiye ederim. Bu benzersiz, patentli lif matriksi en yüksek düzeyde viskoziteyi ve jel oluşturma özelliklerini açığa çıkarmasıyla diğer tüm liflerden kat kat daha fazla etki sağlayarak insülin duyarlılığını iyileştirir ve AMPk aktivasyonu sağlar.


Obezite için hangi besin takviyelerini almalıyım?


Temel Besin Takviyeleri. Yüksek etkili multi-takviye; D3 Vitamini 2.000-5.000 IU/gün; Balık yağı, EPA+DHA 1.000-3.000 mg/gün. Özellikle yeterli düzeyde, yani günde 200 ila 400 mcg krom alımı önemlidir.


PolyGlycoplex (PGX®), 15 yılı aşkın araştırma ve geliştirme çalışmalarının yanı sıra kapsamlı klinik öncesi çalışmalar ve klinik araştırmalarla desteklenen, devrim niteliğinde bir besin lifi matrisidir. PGX %100 doğaldır, bağımlılık yapmaz ve tüketim için güvenlidir. Üstelik hiçbir ciddi yan etkisi yoktur. Ayrıntılı klinik çalışmalar, PGX'in aşağıdaki faydaları sağladığını göstermiştir:


  • İştahı azaltır ve etkili kilo kaybını destekler
  • Kan şekeri kontrolünü stabilize eder
  • İnsülin duyarlılığını artırır
  • Herhangi bir yiyecek, içecek veya öğünün glisemik indeksini %35-%50 oranında azaltır.
  • Kan kolesterolünü ve trigliseritleri düşürür

Granül ve kapsül gibi çeşitli biçimlerde sunulan PGX, tokluk verici veya öğün ikamesi olarak içecek karışımlarında da bulunur. Dozaj: Yemeklerden önce 2,5 ila 5 gram.


Dut yaprağı özütünün kan şekeri kontrolünü iyileştirme ve kilo kaybını destekleme konusunda yardımcı olabileceği ortaya konmuştur. Dozaj: Genel olarak günde 3000 mg kurutulmuş dut yaprağına eşdeğer. 10:1 ekstre için dozaj, yemeklerden önce günde üç kez 100 mg değerindedir. Ayrıca PGX ile de alınabilir.


Yeşil kahve çekirdeği ekstresi, glikoz metabolizmasını iyileştirdiği, yağ birikimini engellediği ve bağırsaklarda glikoz emilimini azalttığı ortaya konan bir bileşik olan klorojenik asit bakımından zengindir. Sağlık açısından iyi bir destekleyici olan bu bileşik yalnızca çiğ yeşil kahve çekirdeklerinde bol miktarda bulunur. Dozaj: günde üç kez 400 mg.


5-Hidroksitriptofan (5-HTP) beyinde serotonine dönüştürülür. Düşük serotonin düzeyleri iştahı, özellikle şeker isteğini tetikler. Fazla kilolu kadınlarla birlikte gerçekleştirilen dört insan klinik çalışmasından elde edilen bilgiler, 5-HTP'nin etkili bir kilo kaybı yardımcısı olduğunu göstermiştir. Dozaj: Yemeklerden yirmi dakika önce 50 ila 100 mg.


Konsantre kateşinler (polifenol flavonoidler) içeren yeşil çay özütleri güvenli bir şekilde metabolizma hızını iyileştirir ve kilo kaybını destekler. Ancak, bu bileşiklerin insanlar tarafından etkili bir şekilde emilimi genellikle zordur. Green Tea Phytosome®, diğer yeşil çay ürünlerine kıyasla üç ila beş kat daha iyi emilen, fosfatidilkolin ile kompleks oluşturan, yüksek kaliteli kafeini alınmış yeşil çay ekstresi sağlar. Dozaj: Günde iki kez 150 mg.


Önerilerin işe yaradığını nasıl anlarım?


Tartıya çıktığınızda, yağ ve kas ilişkisine veya vücut kompozisyonuna değil toplam kilonuza bakarsınız. Fazla kilolu olmak kalp krizi, felç ve tip 2 diyabet için bir risk faktörü olsa da kritik risk faktörü değildir. Bu hastalıklarla asıl ilişkili olan vücut ağırlığı değil, vücut yağındaki artıştır. Vücut kompozisyonunu daha doğru belirlemek için vücut yağ yüzdesini ölçebilen bir tartı kullanmanızı öneririm. İdeal olarak kadınlar vücut yağ oranlarını %25'in, erkekler ise %20'nin altında tutmaya çalışmalıdır.


Burada verilen bilgiler teşhis, tedavi veya tıbbi tavsiye amacı taşımaz. İçerik sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tıbbi veya sağlıkla ilgili teşhis veya tedavi seçenekleri konusunda lütfen bir hekime ya da başka bir sağlık uzmanına danışın. Bu sayfadaki bilgiler bir sağlık uzmanının tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.